Bugün için Eskişehir’de kırsal kesime bakış açımızı neden yeniden ayarlamak gerektiğini anlatan yazıyı kaleme almıştım.
Trakya Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Mahmut Şahin, Vahap Munyar, Barış Sedef, Güray Erdoğan, Alper Bakır’la Keşan ile Uzunköprü arasında bir kömür madeni ocağını gezmek için yoldaydık. Telefonum çaldı, arayan Seyfi Uyanık’tı : İlhan Yalçın’ı kaybettik! dedi.
Bir gün önce İlhan’ı telefonundan aramıştım; telefona çıkan bayan, kendisinin rahatsız olduğunu, hastanede yattığını söylemişti. Geçmiş olsun dileklerimi söylemlerini rica etmiştim. Bir gün sonra da o beklenmedik acı haberi aldım.
İlhan Yalçın’ın babası Yusufeli’den Eskişehir’e gelmişti. Köprübaşında Hürriyet Bürosu yanında dükkanı vardı. İlhan da benim Tunalı Ortaokulu’nda öğrencim oldu.
Artvin kökenimiz nedeniyle İlhan’a takılırdım: “ Bu Yusufeli’lerin sana işi düşerse ‘yapacaksun’ derlermiş… Seni onlara işin düştüğü zaman ‘bağacauğ’ diye geçiştirirmiş !”
Ne zaman telefon etsem, açar açmaz, “Bağacauğ, bağacauğ…” diye söze girerdi.
İlhan Yalçın’ın sevgisi, saygısı hiç eksilmedi. Kanal 26’nın kuruluşundan bugüne serüvenini bilenlerdenim. Medya konusunun dünya genelinde, ülkeler düzleminde ve yerel ölçeklerde giderek zor işlerden biri haline gelmesini yakından izleyenlerdenim.
Yerel medya ve yaygın medyayla olan ilişkilerimi hiç kesmedim. Her iki düzlemde olduğu gibi yazılı ve görsel medya kanalarının yönetimindeki zorlukların bire bir tanıklık ediyorum.
Pahalı bir iş olan medyayı yaşatma konusunda İlhan Yalçın ve Yaşar Abacı iki nedenle takdir edilmeli: Birincisi, ülkemizin geleneğinde pek olmayan ortaklığı çok genç yaşta gerçekleştirdiler ve bugüne kadar sürdürdüler… İkincisi de sabırla, inatla direnerek medya alanında kalmayı becerdiler. Bu iki nedenden ötürü köken olarak hemşehrim ve öğretmenlik yıllarından öğrencim İlhan’la her zaman takdir ettim; pürüzsüz ilişkilerimiz sürdü.
Çok genç yaşta, beklenmedik bir zamanda aramızdan ayrıldı, sonsuz yolculuğuna çıktı.
Kederli annesine, babasına, eşine ve çocuklarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Bazı anlar insan söyleyecek söz bulmakta zorlanır. Şu anda öyle hissediyorum: Ne söylesem boş… Ne desem anlamı yok. İlhan’ı yüreğimizde yaşatacak, sağ olduğumuz süre Kanal 26’ya uğradığımızda çalışma masasının karşısında oturup söyleşilerimizde O’nu anacağız… Kapıdan girer girmez yüksek sesle “ Yapacaksun, yapacaksun…” diye seslenmeyi sürdüreceğim.