II. Attalos'un elinde Antalya toprakları, Bergama Krallığı'nın sona ermesiyle korsanların, ardından Roma İmparatorluğu'nun himayesine girmiştir. Ancak şehrin kökleri, sadece bu tarihsel dönemlerle sınırlı değildir. Arkeolojik buluntular, bu topraklarda 40 bin yıl öncesine kadar uzanan bir insan yerleşimine işaret eder.
Antalya, antik çağda "Pamphylia" olarak bilinen bölgede bulunmaktadır. Bu dönemde şehir, altın çağını yaşadı, ardından ise eski parlaklığını kaybetti. Ancak, bu dönemlerin hiçbiri, Antalya'nın tarihi zenginliğini silmedi ya da azaltmadı.
Bölge, birçok farklı medeniyetin etkisi altına girdi: Hititler, Pamphylia, Lykia, Persler, Büyük İskender, Antigonos, Ptolemais, Selevkos, Bergama Krallığı ve ardından Roma İmparatorluğu. Bu çeşitlilik, şehrin kültürel ve tarihsel zenginliğini arttırdı.
Bizans İmparatorluğu döneminde bir Hristiyanlık merkezi olan Antalya, daha sonra Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedildi. Türklerin etkisi altında, şehirde birçok yapısal değişiklik ve gelişme yaşandı. Teke Aşiretinin bir kolu olan Hamitoğulları'nın egemenliğine giren şehir, Osmanlı döneminde Anadolu Eyaleti'ne bağlı Teke Sancağı'nın merkezi oldu.
Evliya Çelebi'nin anlattığına göre, XVII. yüzyılda Antalya, kale içi ve dışı olmak üzere geniş bir alana yayılmış, zengin bir ticaret ve yaşam merkeziydi. Limanı, birçok gemiye ev sahipliği yapabilecek kapasitedeydi.
Sonuç olarak, Antalya, doğal güzelliklerinin yanı sıra, binlerce yıllık tarihi ve kültürel mirasıyla da ziyaretçilerini büyülemeye devam etmektedir. Medeniyetlerin kucaklaştığı bu şehir, tarih boyunca birçok kültürün izlerini taşımaktadır ve bu izler, Antalya'nın her köşesinde hissedilmektedir.
Antalya’nın eski adı neydi?
Akdeniz'in incisi, turkuaz mavisiyle tarih kokan sahil kenti: Antalya. Bu kentin tarihini ve isminin kökenini anlamak, Helenistik döneme, Bergama Kralı II. Attalos'un bir emrine dayanır. Efsane, bir kralın dünyanın cennetini arayışının öyküsünü anlatır. Attalos, askerlerine emreder: "Gidin ve bana yeryüzündeki cenneti bulun." Bu emir, denizin mavisiyle ormanın yeşilinin buluştuğu, zengin tarihiyle dolu bir toprak parçasını, bugünkü Antalya'yı keşfetmeleriyle son bulur.
Bu muhteşem coğrafya, kralı büyüler. Öyle ki, Attalos, bölgenin stratejik konumunu da göz önünde bulundurarak burada bir liman şehri kurar. Bu yeni şehrin adı da onun onuruna "Ataleia" olur. Ancak zamanla bu isim, çeşitli kültürlerin ve medeniyetlerin etkisiyle dönüşür. Eski Arap kaynaklarında "Antaliye" olarak, Türk kaynaklarında "Adalya" olarak geçer. Ancak 20. yüzyılın başlangıcından itibaren bu eşsiz şehir, tüm dünyaya "Antalya" olarak tanıtılmaya başlar.
Ancak Antalya'nın ismi sadece coğrafyada değil, aynı zamanda bilim dünyasında da yaşamını sürdürür. Biyoloji, belirli türlerin veya alt türlerin isimlendirmesinde bu şehre olan saygısını "antalyaensis", "antalyensis", "antalyanus", "antalyana" gibi takson epitetleriyle gösterir.