Sarıkız, Ayvacık ilçesine bağlı bir köyde ailesiyle birlikte yaşarken, küçük yaşta annesini kaybeder. Babası, annesinin hatıralarının ağır bastığı bu köyden ayrılmaya karar verir. "Burada anneni çok sevdim, hatıraları buraya sıkıştı. Onu unutmak zor oluyor. Başka bir yere göçelim," der ve ailesiyle birlikte Kazdağları eteklerindeki Güre köyüne yakın Kavurmacılar köyüne yerleşirler. Burada çobanlık yaparak geçimlerini sağlarlar ve kısa sürede köy halkının sevgisini kazanırlar. Köyün gençleri, yaşlıları sarıkızın babasına danışmanlık yaparlar, onu köyün bir ermişi gibi görürler.
Zamanla Sarıkız büyür, güzel bir genç kız haline gelir. Babası da yaşlanmıştır ve aklında hep hacca gitme düşüncesi vardır. Sarıkız, babasının bu dileğini gerçekleştirmesi için onu cesaretlendirir. Babasına artık kendi başına bakabileceğini, daha fazla yaşlanmadan hacca gitmesi gerektiğini söyler. Babası kızını bir komşusuna emanet eder ve hacca gitmeye karar verir. Ancak o zamanlar hacca gitmek şimdiki kadar kolay değildir, uzun bir süreç ve çaba gerektirir.
Babası hacca gittiğinde, köydeki gençler Sarıkıza talip olurlar, ancak o hiçbirine yüz vermez. Bu durumu hazımsızlıkla karşılayan gençler, iftira atmaktan çekinmezler. Sarıkıza kötü söylentiler yayarak ona iftira atarlar.
Baba hacdan döndüğünde, köy halkı yüzüne bakmaz, selam vermez. Sarıkıza kötü niyetli iftiraların hedefi olmuştur. Babası, köydeki adet olan hac hayrını yerine getiremez ve kızının namusunu temizlemesi gerektiğini düşünür. Ancak sevdiği kızını öldürmeye kıyamaz. Bu nedenle, birkaç kazı yanına alarak Sarıkız'ı Kazdağları'nın zirvesine bırakır, umutsuzca yabani hayvanlara yem olacağını düşünür.
Yıllar geçtikçe, Bayramiç'ten gelen yolcuların dağda yollarını kaybettiklerinde kendilerine yardım eden, sarı bir kızın varlığına dair hikayeler dilden dile dolaşmaya başlar. Bu gizemli kız, kaybolmuş yolculara rehberlik ederek, onlara yardım elini uzatmıştır. Anlatılanlara göre, Kazdağları eteklerindeki bu sarı kızın, bir gün Bayramiç ovasına inerek çiftçilerin mahsülüne zarar verdiği ve köylülerin bu durumu Sarıkıza haber verdiği anlatılır. Sarıkız, bu duruma çözüm bulmak için eteğine doldurduğu taşları saçarak, bir avlu oluşturur ve kazlarını aşağıya inmelerini engeller. Bu avlu, zamanla "Kaz Avlusu" olarak anılmaya başlar ve günümüzde bile duvar kalıntıları görülebilir.
Bu ilginç hikayeleri dinleyen babanın içinde bir şeyler kıpırdanır, Sarıkız'ın bu gizemli kız olabileceği düşüncesi zihnini meşgul eder. Kararlı bir şekilde dağa tırmanır ve zirveye vardığında, karşısında duvarlarla çevrili kaz avlusunu bulur. Gözleri dolu dolu, kızını Sarıkız Tepe olarak anılan yerde bulmuştur.
Sarıkız, babasını gördüğünde sevinçle karşılar ve ona saygıyla yaklaşır. Baba, namaz kılmak için abdest almak ister ve Sarıkız, babasının eline su döker. Ancak babası, suyun tuzlu olduğunu fark eder. Sarıkız, aceleden yanlışlıkla denizden aldığını söyler ve testisini vadilere doğru uzatır. Yeni doldurduğu suyu babasının eline döker. Baba, buz gibi tatlı suyu içtiğinde kızının erdiğini anlar. Ancak bu anın hüzünle buluştuğu bir anda, gökyüzünü siyah kara bir bulut kaplar ve Sarıkız kaybolur. Baba, kızının erdiğine, sırrının açığa çıkmasının ardından kaybolduğuna inanır.
Bu trajik olayın ardından babanın yüreği burkulur. Kızına atılan iftiranın acısıyla dolu, köylülere beddua eder. Kavurmacılar köyü, zamanla terkedilmiş bir köy haline gelir. Muhtar, yaşayan kimse kalmadığı için köy mührünü Kaymakamlığa teslim eder ve köyün adı kütükten silinir. Sarıkızın babası ise üzüntü içinde tepelerde dolaşırken, son nefesini verir.
Yöre halkı, Sarıkız ve babasını anmak için her yıl ağustos ayında Sarıkız Tepe ve Baba Tepe'ye çıkar. Sarıkızın mezarının olduğu tepeye "Sarıkız Tepe," babasının bulunduğu tepeye ise "Baba Tepe" adını verirler. Bu anma törenleri, zaman içinde yöre halkının kültürünün önemli bir parçası haline gelir. Sarıkız ve babası, hala bu dağların zirvesinde, birbirlerine sıkı sıkıya sarılmış gibi durmaktadırlar.