İlin merkezinde aynı ismi taşıyan ve deniz seviyesinden 854 m yüksekte bulunan Burdur Gölü bulunmaktadır. Burdur, güneyde Antalya, batıda Denizli, güneybatıda Muğla, doğu ve kuzeyinde ise Isparta ve Afyonkarahisar illeri ile komşudur. İlin alanı 7.176 km²'dir ve 2019 yılı itibarıyla nüfusu yaklaşık 270,796'dır.
Burdur, 36° 51' ve 37° 49' kuzey enlemleri ile 29° 22' ve 30° 53' doğu boylamları arasında yer almaktadır. Deniz seviyesinden ortalama 1000 m yüksekte bulunan Burdur, Akdeniz iklimi ile İç Anadolu'nun karasal iklimi arasında bir geçiş iklimine sahiptir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre, Burdur'un ortalama yıllık yağış miktarı 416,8 mm'dir. Yağışlar yıl içinde düzensiz bir şekilde dağılmış olup aylık yağış miktarı 7,8 mm ile 54,5 mm arasında değişmektedir. En fazla yağış Aralık ayında, en az yağış ise Ağustos ayında görülmektedir.
Burdur: Tarih boyunca çeşitli uygarlıklar
Burdur ili, tarih boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Antik Çağ'da Psidya adı verilen bölgede yer alan Burdur, Neolitik Döneme ait kalıntılarla birlikte Grek ve Roma medeniyeti kalıntılarını da barındırır. Psidyalılar, Persler ve Makedonyalı İskender'in ardından Romalıların yönetimine girmiştir.
Burdur'un tarihi zenginlikleri arasında M.Ö. 7000'e kadar uzanan (Seramiksiz Neolitik dönem) yerleşim kalıntıları bulunur. Yapılan arkeolojik kazılar ve araştırmalar, Burdur'un uzun tarihinde çeşitli uygarlıklara ait önemli kalıntıları gün yüzüne çıkarmıştır.
Bugünkü Burdur Merkez ilçenin yer aldığı alan, tarih boyunca önemli yerleşimlere ev sahipliği yapmıştır. İstasyon Höyük (Burdur Höyük) yakınlarındaki yerleşim yerinin antik çağlarda Polydorion olarak bilindiği bilinmektedir. Polydorion sözcüğü, zamanla Polydor olarak telaffuz edilmiş ve sonunda Burdur'a dönüşmüş olabilir. Bazı kaynaklara göre ise Burdur'un eski adı Limobrama'dır. Limobrama kelimesi, "Göl Kenti" anlamına gelen Limonobria kelimesinden türetilmiş ve zamanla Burdur halini almıştır.
XI. yüzyılda Türklerin Anadolu'yu fethetmesi, özellikle Malazgirt Meydan Muharebesi'nin (1071) ardından Anadolu'ya giriş yapan Süleyman Şah'ın bölgedeki yerleşimleri ele geçirip Türkmen ve Oğuz kabilelerini bu bölgelere yerleştirmesiyle Anadolu Selçuklu Devleti'nin temelleri atılmıştır. Daha sonraki dönemlerde bölge, Hamitoğulları ve Osmanlı İmparatorluğu'nun hâkimiyeti altına girmiştir.
1839'da gerçekleşen Tanzimat reformları sonrasında Burdur, Konya iline bağlı Isparta Kaymakamlığı'na bağlanmıştır. 1872 yılında ise Burdur sancak olmuştur.
I. Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle İtalyanlar, Antalya'ya asker çıkararak Burdur'a gelmiş ve bölgeyi işgal etmiştir. Ancak düşmanın yurttan atılmasının ardından 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ili olarak Burdur resmi olarak kurulmuştur.
Burdur, turizm açısından önemli bir konuma sahiptir. Afyon, Denizli, Antalya ve Muğla'nın Fethiye ilçesi ile bağlantı noktasında bulunması, turizm açısından avantaj sağlamaktadır. Şehirdeki Sagalassos ve Kibyra Antik Kentleri, Susuz Han ve İncir Han gibi tarihî yapılar, doğal güzellikler arasında yer alan Burdur Gölü, Salda Gölü, Gölhisar Gölleri ve Karacaören Baraj Gölleri, ayrıca Böğrüdelik, Aziziye Yaylası, Kırkpınar Yaylası gibi doğal alanlar turistlerin ilgisini çekmektedir. Burdur ayrıca Teke kültürü ve yaz aylarında serin iklimi ile de tanınır. Burdur merkezdeki Susamlık Tesisleri ve Serenler Tepesi Tesisleri, ziyaretçilere şehir ve göl manzaralı dinlenme, yeme içme ve eğlence imkanları sunar.
Burdur'un zengin kültürel mirası, İmece ile hazırlanan bayram yemekleri, kalıplaşmış bayramlaşma gelenekleri; Teke Katımı ve Yünüm Böğet Törenleri, Bağbozumu, Hıdırellez kutlamaları gibi özel etkinliklerle şekillenir. Kış günlerinin vazgeçilmez eğlence törenlerinden olan Yaren ve Ziyafet Geceleri, Kütük Atma ve Maşala gibi geleneksel etkinlikler de Teke Yöresi'ne özgüdür. Bu gelenekler, bölgenin zengin kültürel dokusunu yansıtır.
Teke Yöresi'nde halk müziği ve halk oyunları da oldukça önemlidir. Boğaz havası, teke zortlatması, Serenler, Avşar zeybeği gibi yerel dans ve müzik türleri, yöre halkının müzikal mirasını oluşturur. Ayrıca, hegit/egit veya kabak kemane, üç telli (cura), sipsi, kaval veya çam düdüğü gibi enstrümanlar, Teke Yöresi'nin zengin enstrümantal geleneğini temsil eder. Bu unsurlar, bölgenin kültürel çeşitliliğini ve zenginliğini ortaya koyar.