Çoğunlukla ince bulgur, salça ve çeşitli baharatlarla yapılan çiğköfte, hem sokaklarda hem de özel sofralarda kendine yer bulmuştur.
Ancak, çiğköftenin bilinen tadından çok daha ilginç bir hikayesi vardır. Efsanelere göre bu lezzet, binlerce yıl öncesine, Komagene medeniyetine kadar dayanmaktadır.
Çiğköftenin Ortaya Çıkış Efsanesi
Çiğköftenin ortaya çıkışı, Komagene medeniyetine dayandırılan bir efsaneyle anlatılmaktadır. Hikayeye göre, Nemrut Kralı'nın hüküm sürdüğü dönemde, kral ateş yakmayı yasaklar. Bu yasak, halkın günlük yaşamını ve yemek yapma alışkanlıklarını ciddi şekilde etkiler. Özellikle yemek pişirmek imkânsız hale gelir.
Bu dönemde, becerikli bir avcı eve getirdiği çiğ eti pişiremez. Ancak karısı, duruma pratik bir çözüm bulur. Eti döverek inceltir ve salça, bulgur gibi malzemelerle karıştırır. Ortaya çıkan bu yeni lezzet, hem doyurucu hem de pratik bir alternatif olur. İşte çiğköftenin ilk olarak böyle hazırlandığı ve bu zor günlerden doğan bir lezzet olduğu rivayet edilir.
Çiğköfte Nasıl Yaygınlaştı?
Çiğköfte, ilk defa Adıyaman’ın Kahta ilçesinde ortaya çıktıktan sonra yavaş yavaş bölge halkı tarafından sevilir ve diğer şehirlerde de yapılmaya başlanır. Özellikle Şanlıurfa ve Gaziantep’te çiğköfte, zamanla yöresel kültürün bir parçası haline gelir. Sıra gecelerinde ve özel kutlamalarda bu özel lezzet, insanların sofralarını süslemeye başlar.
Zamanla Türkiye'nin her köşesine yayılan çiğköfte, sadece Güneydoğu Anadolu bölgesinde değil, İstanbul gibi büyük şehirlerde de adım başı rastlanan bir yiyecek haline gelir. Günümüzde ise adeta bir fast food kültürünün simgesi olmuştur.