Bu dönemde Çorum sancağına bağlı diğer kazalar şunlardı: Sivas (Paşa), Amasya, Bozok, Divriği, Canik ve Arapkir. Nüfus yoklama defterine göre, 1836-38 yılları arasında Çorum sancağı içinde Saz, Osmancık, İskilip ve Hacıhamza kazaları bulunmaktaydı. Hacıhamza, Tosya ve Kızılırmak arasında İran yolu üzerinde bir durak yeri olarak bilinirken, Tahtattarîk İskilip’in bir nahiyesi olup, İskilip-Tosya yolunun batı yakasında, Fevkattarîk nahiyesinin doğu yakasında yer almaktaydı. Katar ise Çorum İskilip arasındaki bölgede, özellikle Kızılırmak'ın sınır oluşturduğu kesimlerde, bugünkü Uğurludağ civarında yer alıyordu.
Çorum: Tarihi yolculuk
Tanzimat dönemi, Osmanlı İmparatorluğu'nda idari modernizasyonun önemli olduğu bir dönemdi. Bu dönemde merkezi hükümet, mahalli gruplar, dinî cemaatler ve vakıflar tarafından yürütülen hizmetleri merkezileştirmeye yönelik adımlar attı. II. Mahmut döneminde Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasının ardından bir dizi reform yapıldı. Muhtarlık örgütü kuruldu, ayanlık kaldırıldı ve nüfus sayımı gibi düzenlemeler yapıldı. 1831'de yapılan Şevval tevcihi listesine göre Çorum, "Mukata’ât Hazinesine" bağlı bir sancak merkezi olarak görünmekteydi. 1836'da ise Ankara, Çankırı, Kastamonu, Viranşehir ve Çorum sancaklarının birleştirilmesiyle Redif-i Mansûre ve Eyalet-i Ankara Müşirliği oluşturuldu. Bu değişikliklerle birlikte Çorum, Ankara Eyaleti Müşirliği'ne bağlı bir sancak merkezi haline geldi. Bu dönemde İmparatorluk, yeni bir idari yapıya doğru evrilmeye başlamıştı.
Tanzimat Fermanı'nın ilanıyla birlikte Osmanlı İmparatorluğu'nda önemli idari değişiklikler gerçekleşti. Muhassıllık teşkilatının kurulmasıyla birlikte vali, sancakbeyi ve mütesellimlerin malî sorumlulukları ortadan kalktı. Çorum sancağı da, 1840 Martı'ndan itibaren tekrar Sivas eyaletine ilhak edilerek bir muhassıl tarafından yönetilmeye başlandı.
2 Haziran 1841’de Çankırı, Kastamonu, Viranşehir, Çorum sancaklarının ilhakıyla Ankara Eyaleti Müşirliği tekrar ihdas edildi. Çorum, Ankara eyaletinde 6 sene boyunca sancak merkezi olarak kaldı ve bu dönemde Çorum, Ankara ve Çankırı sancaklarıyla birlikte yönetiliyordu.
1 Mayıs 1847’de Amasya ve Çorum sancakları birleştirilerek Sivas Mutasarrıflığına dahil edildi. Bu düzenleme, bölgedeki asayiş sorunlarını çözmek amacıyla yapıldı. Amasya ve Çorum, 9 yıl süreyle birlikte yönetildi. Bu dönemde Sivas Eyaleti'nde 3 liva (Sivas, Amasya-Çorum, Divriği) ve 48 kaza bulunuyordu. Çorum, Amasya ve Çorum kazalarıyla birlikte Sivas Mutasarrıflığı'na dahil edildi.
Ancak, 1856 Martında iki sancağın birlikte yönetilmesine son verildi. Çorum, Sivas veya Yozgat eyaletlerinden birine dahil edilmek istendi. Eyaletlere olan uzaklığı göz önüne alınarak, 4 saatlik mesafede bulunan Yozgat'a ilhak edilmesi uygun görüldü. Bu değişiklikle birlikte Çorum, 1856 yılından sonra kaza merkezi haline getirildi.
1861 yılında Bozok eyaleti 5 liva (Kayseri, Bozok, Ankara, Kengiri, Koçgirli) ve 83 kaza olarak düzenlendi. Çorum, bu dönemde Bozok sancağına bağlı bir kaza merkezi olarak yer aldı. 1864 Vilâyet Nizamnamesi ile Osmanlı Devleti'nde vilâyet, sancak, kaza ve köy yönetim birimlerine ayrılmıştı. Bu düzenlemeyle birlikte Çorum, Ankara vilâyetinin Bozok sancağına bağlı bir kaza merkezi olarak resmiyet kazandı. Bu dönemde Çorum, Yozgat'a bağlı bir kaza olarak idari sistemde yerini aldı.
Çorum halkı, 1872 yılında Çorum'un sancak merkezi yapılması isteğiyle Ankara vilâyetine bir dilekçe sundu. Ancak, ekonomik zorluklar ve mutasarrıf atanmasının güçlükleri gibi gerekçelerle talepleri kabul edilmedi. 1882 yılında da Çorum, sancak merkezi olma talebini tekrarladı ve çeşitli kazaların Çorum'a dahil edilmesi istendi. Ancak, bu istekler de Şura-yı Devlet tarafından reddedildi. Bu süreç sonucunda Çorum, Yozgat'a bağlı bir kaza merkezi olarak kaldı ve 19. yüzyıl boyunca ekonomik değişimlerle birlikte sancak merkezi seviyesine düşmüştür.
22 Mart 1893 tarihli bir yazıda, Çorum'un sancak yapılması önerisi Ermeni çetelerinin bölgedeki karışıklıkları önleme amacı taşıyordu. Planlanan düzenlemeye göre, Merzifon (Amasya sancağına bağlı), Tosya (Kastamonu'ya bağlı) ve Sungurlu kazalarını içeren Çorum mutasarrıflığı oluşturulacaktı. Ancak, Merzifon'un Amasya'ya olan uzaklığı 12 saat, Tosya ve Sungurlu'nun bağlı oldukları bölgelere olan mesafeleriyle aynı olduğu belirtilmişti. Bu nedenle Merzifon'un Amasya sancağına, Tosya'nın Kastamonu'ya bağlı kalması uygun görüldü. Çorum mutasarrıflığının oluşturulmasına karar verildi ve Osmancık, İskilip ve Sungurlu kazaları bu mutasarrıflığa dahil edildi. Ancak, bölgedeki Ermeni çete faaliyetlerinin artmasıyla, Çorum'un sancak yapılması kararı hızlandırıldı (20 Mayıs 1894)
Çorum sancak merkezi olduktan sonra mutasarrıflığa atanacak kişi olarak Dersim sancağı mutasarrıfı Rüşdü Paşa seçildi (6 Haziran 1894). Ancak, Rüşdü Paşa göreve başlamadı ve Çorum dört buçuk ay boyunca idaresiz kaldı. Bu süreçte Ermeni çetelerinin faaliyetleri arttı. Meclis-i Mahsus'un görüşmeleri sonucunda Ankara Vilâyet İstinaf Mahkemesi Ceza Reisi Ahmet Edib Bey, Çorum'a mutasarrıf olarak atanarak göreve başladı. Çorum mutasarrıflığı tam olarak 17 Nisan 1895'te kuruldu. Bu dönemde bölgedeki Ermeni çete faaliyetlerinin yoğunlaşması, bölgenin güvenliğini tehdit ettiği için böyle bir idari değişiklik gerekliliği ortaya çıktı. Bu süreçte şehrin ekonomik gelişmesi ve nüfus artışı da sancak yapılmasında etkili oldu.
Ancak, 1910 Mart'ında İskilip kazası, Çorum mutasarrıfı Ali Osman Bey ve İskilip halkının itirazlarına rağmen Kastamonu vilâyetine ilhak edildi. İskilip halkı, Kastamonu'nun kazalarına olan mesafenin 24 saat olduğunu, kışın gidip gelmenin zor olduğunu belirtti. Buna karşılık, İskilip'in Çorum'a olan mesafesi sadece 9 saat idi. Ancak, halka İskilip ile Tosya arasına bir yol yapılacağı ve yolun kısalacağı söylendi. İskilip'e bağlı bazı köyler Sungurlu ve Çorum'a dahil edildi. Kazanın adlî ve malî işleri bir yıl sonra Kastamonu vilâyeti tarafından yönetilmeye başlandı.