Gerçekte yukarıdaki başlığı soru işareti yerine bir ünlemle tamamlasam bütün yazıdaki düşüncelerimi özetlemiş olacaktım. Madem böyle başladık, o halde devam etmeli. 
“29 Eki 2021 Cumhuriyetin 98 yıldönümünde Türk Milletinin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. 2023 yılı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100.cü yılı Türk Milleti için büyük önem arz etmektedir.” 
Yukarıdaki satırlar, “21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nün internet sayfasından alındı. İki yıl sonrasının 100. Yıla vurguyla “arz ettiği” önemden söz edilmekte. Kuşkusuz haklı bir vurgu;
-Cumhuriyet’in 100. Yılı bu yıl!..
Daha bir kestirmeden söylemem gerekirse, o tarih 18 gün sonraya denk gelmekte. Kendime, millete, ve de adını “Türkiye Cumhuriyetinden” alan devlete ve en önemlisi devleti yönetmekle görevli  “Cumhurbaşkanlığı Kabinesi” olarak geçen “hükümet” soruyorum;
-100 Yıl için ne yaptık, neler yaptınız?

Duymadım, bilmiyorum!..  

Evet duyan yok, bilen yok. Böyle mi olmalıydı 100. Yıl etkinlikleri?  Bilmediğim, duymadığım hazırlıklar için “100 Yıl” yazıp internetten araştırıyorum;
En çok gözlemlediğim “100 Yıl resim yarışması” haberleri. Buna paralel olmalı;
-100 ressam 100 resim düzenlemesi!.. 
Ne mümkün kardeşim, ne mümkün!.. Hangi tuvale atılacak fırça darbeleri Cumhuriyeti betimleyebilir?..  Bir de “100 yıl Anıtı” gibisinden bir haber başlığı gördüm de, içeriğini merak edip açmadım bile!.. Millete duyurulmuş, böyle bir çalışmayı duymadık ki, bilip izleyelim!.. 
*** 
Resim, anıt derken geldik bu tür kutlamaların olmazsa olmazı müzik yönüne, marşlara… Bir 5-6 öncesinden ünlü piyanistimiz Fazıl Say’ın bir bestesine. Onu da bir-iki televizyon ekranında seslendirilişini duymuştum. Kuşkusuz sanat yönü yüksek bir çalışma. “Vurgular yetersiz” gibi geldi bana. 
Belki defalarca dinlesem bir şeyler anlayabilecektim!..
100. Yıl Marşı olarak tanıtılan bir klip izledim internetten. Daha bir Türkçe, daha bir anlaşılır türden. Ancak onda da yüzyıla yakışır, dinleyenleri  duygulandıracak, söyleyenleri coşturacak vurgulamalar yetersiz. Sıkça şu nakarat tekrarlanıyor;
-Bu bayrak, bu vatan bizim!.. 
Elbet de yerinde vurgu ama ama ya ötesi?.. 

Nerede 10. Yıl Marşı...

Evet, nerede? 90 yıl ötesinden her Cumhuriyet kuşağının gururla, tüyleri ürpererek söylediği 10 yıl marşı?
Nasıl anlamlı sözleri haykırdığımız, çoşkulu bir beste ile söylediğimiz o marş;
-Çıktık açık alınla 10 yılda her savaştan /10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan…
Dizeleriyle başlayan, Cumhuriyetin 10. Yıl coşkusunu dağdaki kurda kuşa öğreten… Daha ötesi Cumhuriyet Türkiye’sinde yetişen onlarca kuşağın neler başarabileceğini haykıran şu dizeler;
-Başta bütün dünyanın saydığı başkumandan / demir ağlarla ördük Anayurdu bir baştan… 
Ve de 100 yıla doğru hangi hedeflere doğru koşmamız gerektiğinin inançlı ifadesi olarak şu nakarat:
-Türk’üz Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi / Türk’e durmak yaraşmaz Türk önde Türk ileri… 

Yine de ‘güvendiğin’ milletin… 

Nerede Cumhuriyetin 10 yılı, nerede kalmış 100 yılın asırlık kutlama hazırlıkları?
Sanki “yok saymaktayız” yüzüncü yılı. O Cumhuriyet ki, dünya üzerinde pek az ülkenin erişebildiği ve demokrasiyle taçlandırabildiği tek Cumhuriyettir. 
-Demokrasisi gitmek üzere olan, Cumhuriyet’e de o istikamette “yol verme” hazırlığı içinde olduğumuz bir süreçte kutlamaya hazırlanıyoruz 100 yılı… 
Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk “En büyük eserimdir” dediği Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923’deki Meclis üyelerine şu veciz sözlerle tanıtmıştı:
“-Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun yönetim şekli Cumhuriyettir.”
Çok üzgünüm sevgili Atatürk… Güvenerek kurtuluşu savaşını başlattığın milletinin “karakteri” de yok olmak üzeredir…
Yine de gösterdiğin ilkelere ve kurduğun Cumhuriyet’e bağlı “sağlam karakterli” bir millet çoğunluğu da vardır şükür!..