Aşıretler, Adana'dan gelerek Dazkırı'yı merkez yurt olarak seçti ve bugün farklı isimler taşıyan Yukarı Yenice, Demirciköy, Çiftlik, Aşağı Yenice, Darıcılar, Gençali ve Yüreğil köylerini çeşitli hizmetler için yerleşim alanları haline getirdi.

O dönemde bu köylerin sahaları, aşiretin yaylak ve kışlak alanları olarak kullanılıyordu. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde gönüllü sipahi alayı olarak görev yapan Tatoğlu Hacı Osman Ağa, atlarını Yüreğil ve Gençali otlaklarında otlatıp barındırmıştı. Atların sulanması için ise Gençali köyünde ahırlar bulunuyordu ve hala ayakta duran "ÜÇOLUKLU" çeşmesi, Tatoğlu aşiretine aitti. Bu aşiret, büyük bir saygıyla büyüklere bağlılık gösteren Çerkezlerle de akrabalık kurmuştu.

Alışverişte yeni dönem: Barkodsuz sistem geliyor! Alışverişte yeni dönem: Barkodsuz sistem geliyor!

Dazkırı Ovası: Tarihi süreç

Ayrıca, Dazkırı Ovası'nda otlatılan atlar için sulama yapılan "kadıncık" adı verilen çeşmeyi Hacı Osman Ağa'nın eşi yaptırmıştı. Farsak aşiretiyle kaynaşarak akrabalıklar kurulan dönemde, Tatoğlu aşiretinden bir grup Başmakçı'ya yerleşirken, bir diğer grup da Yukarı Yenice'ye yerleşti. Yukarı Yenice, eski zamanlarda yazlık mesire yeri olarak kullanılıyordu, ancak günümüzde büyük bir köy haline geldi. Demirci köyünün esasında ise, Tatoğlu aşiretine mensup peltek bir kol yerleşmişti ve burada kendi adını taşıyan kılıç ve mızrakları yapmaya başlamıştı.

Dazkırı ilçesinin tarihine göz attığımızda, Yüreğil ve Aşağı Yenice köylerinin o dönemde atların yaylak ve tuz ihtiyaçlarını karşıladığını görüyoruz. Bu iki köy, aşiretin karışım torunlarından oluşuyordu. Alayın lideri olan "Tatoğlu Reisi Ağa," günümüzde bile kalıntıları hala mevcut olan bir avlu yaptırmıştı. Bu avlu, kalın duvarlarla çevrili mermer büyük bir kapıya sahipti ve nöbetçiler nezaretinde girilip çıkılabilen bir kaleyi anımsatıyordu. Dazkırı'daki avluda hala zamanında yapılmış çeşme bulunuyor; ancak bu avludaki yıkıntılar yerine yeni evler yapılmıştır. Tatoğlu aşiretinin günümüzdeki torunları, soyadı kanunu gereği Şenocak soyadını, Farsak aşireti torunları ise Sönmez soyadını almışlardır.

Aşiretler Dazkırı'ya yerleştiklerinde, ilçenin bugünkü arazisi üzerinde hemen hemen hiçbir aşiret yok gibiydi. Aşiretlerin yerleşmesiyle birlikte, Dazkırı'nın ismi o zamanlar APA olarak değiştirilmişti. Yazlık olarak kullanılan bugünkü Yukarı Yenice'ye "Yukarı Apa," Aşağı Yenice'ye ise "Aşağı Apa" adı verilmişti. Apa isimleri zamanla değiştirilmedi. Dazkırı, uzun bir süre "Bolatlı" olarak adlandırıldı; ancak Cumhuriyet döneminde Ankara'nın Polatlı ilçesiyle karıştırılması nedeniyle "Bolatlı" adı "Dazkırı" olarak değiştirildi. Dazkırı adı mülki idarede Dazkırı olarak kullanılırken, Türkiye Devlet Demiryolları'nda (DDY) "Tazkırı" olarak yer aldı ve istasyon levhasına da "Tazkırı" yazıldı. Ancak Dazkırı adı, Konya'nın Bozkır ilçesiyle karıştırıldı ve bu nedenle o dönemin il genel meclis üyeleri tarafından teklif edilen bir kararla Dazkırı'da bulunan Kocaoluk çeşmesinin adı Dazkırı'ya verildi ve "Kocaoluk" olarak değiştirildi. Ancak Dinar ağır ceza mahkemesinde, Dazkırılı olan bir şahit kadının isminin "Kocaoluklu Fatma" olarak çağrılması, ilginç bir şekilde Dazkırı adının geri getirilmesine neden oldu.

Dazkırı'nın ismi 1964 yılında asırlık çınarlarına ithafen "Çınarlı" olarak değiştirilmek istendi; ancak Belediye Meclisi'nin bu kararı İl Genel Meclisi tarafından kabul edilmedi. Dazkırı adı, 600 yıllık bir geçmişe sahip olduğu düşünülerek değiştirilmedi ve değiştirilmeyecek. (Ancak Dazkırılılar, halk oylaması ile isim değişikliği yapma hakkına sahiptir.)"

Dazkırı ilçesi zaman içinde gelişmiş, nüfusu artmış ve çevresinde birçok yerleşim ve köy oluşturulmuştur. Bu gelişmeler sonucunda, 1859 yılında Denizli ili ile birlikte Bucak merkezi olması gerektiğinden, Dazkırı'ya 48 köy bağlanmıştır. Bugün Denizli'ye bağlı olan Çardak ve çevresindeki 15 köy, aslında Dazkırı'nın köyleriydi.

Dazkırı ve Dinar Sandıklı'ya bağlı bir bucak olarak varlığını sürdürmekteydi. 1959 yılında Dazkırı'nın ilçe olmasıyla, Başmakçı'nın Dazkırı'ya bağlı olan 13 köyü bucağın merkezi olmuş ve Dazkırı'nın arazisi 2 bucak haline gelmiştir. 1958 yılında Çardak'ın ilçe olarak ayrılıp Denizli'ye bağlanması ve bazı köylerin de taşınmasıyla Dazkırı bucağı daha da küçülmüştür. Ancak 1959 yılında ilçe statüsüne kavuşmasıyla Dazkırı, Başmakçı Evciler bucağına yeniden dahil olmuş ve 39 köy ve kasabadan oluşan sevimli bir ilçe haline gelmiştir. Dazkırı, 1923 yılında belediyeliğe ve adliyeye sahip olmuş, ancak daha sonra bu kurumlar kaldırılmıştır. 1958 yılında tekrar belediyeliğe kavuşmuş ve 01.04.1959 tarihinde 70033 sayılı Kanun ile resmi olarak ilçe olmuştur. 1965 yılından itibaren hızla kalkınma sürecine girmiştir.

İlçenin bazı köyleri, aşiretlerin ve göçmenlerin yerleşmesiyle oluşmuştur. Bu gruplar arasında Yörük ve Türkmen aşiretleri ile Bulgaristan ve Romanya'dan gelen göçmenler yer almaktadır. Bu göçmenler, İdris, Yayla, Hisaralan, Hasandede, Akarca, Akyarma ve Bozan köylerinde yerleşmiş ve bu bölgelerde medeni ve temiz köyler oluşturmuşlardır. Bu göçmenler, gurbet ellerde vatan hasreti çeken insanlardır ve Dazkırı'da orman içi ve ova köylerinde yaşamaktadırlar. Akkeçili ve Akkoyunlu köyleri ise kendi adlarını taşıyan aşiret kollarına aittir. Madenler, Gökçek, Körkuyu, Hırka, Çevlik, Arıköy gibi köyler ise göçebe olarak gelmiş ve yerleşmiş Türkmen aşiretlerindendir. Bu köylerin ataları, zamanında deve kervanları ile nakliyecilik yapmış ve hayvancılıkla uğraşmış Osmanlı aşiretleridir. Evciler, Başmakçı ve Yüreğil beldesi ise uzun süre önce yerleşik hayata geçmiş aşiretlerin soyundan gelmektedir.

Sarıkavak, Darıcılar ve Kızılören köyleri ise daha önce yerleşik düzene geçmiş olan Osmanlı aşiretlerindendir. Sarıkavak köyü, İzmir-Bağdat yolu üzerinde gözcü olarak yerleştirilmiş bir Osmanlı aşiretine aittir. Dazkırı sakinleri, bu bölgeleri harap ve terk edilmiş halde bulmuşlardır. Bu nedenle Çiftlik, Yeniceler, Demirciköy ve Gençali köylerini içine alan geniş araziye kolayca yerleşmişlerdir. Daha sonradan gelen aşiretlerle bugünkü yerleşim yerleri oluşmuştur. Dazkırı'da, yabancı veya Türk olmayan hiçbir aşiret ve kavim bulunmamaktadır. Burada yaşayan insanlar, öz be öz Türk boylarının torunlarıdır. İzmir-Eğirdir demiryolunun yapılması sırasında İngiliz ve Rumlar istasyon çevresine yerleşmişlerse de, bu gruplar çok sınırlıdır. İstiklal Harbi sonrasında demiryolu devletimize devredilmiş ve hiçbir yabancı unsur kalmamıştır.


 

Editör: Sakarya Gazetesi