Eskişehir Efsanesi: Lületeaşı 

Bir gün genç bir çoban, Karatepe yöresindeki köylerini ziyaret etmek üzere yola çıkar. Uzun bir yolculuktan sonra yorgun düşen genç çoban, bir ağacın altında oturur ve azığını çıkararak yiyeceğini yemeye başlar. Ancak, oturduğu yerde topraktaki bir delikten gelen ilginç bir aktiviteyi fark eder. Bir köstebek, delikten ak taşları yüzeye çıkarmaya çaba göstermektedir.

Çoban, merakla köstebeğin çabasını izlerken, eline geçen bir taşı alır ve çakısıyla oyarak şekil vermeye başlar. İlk darbesiyle birlikte taş, adeta sihirli bir dokunuşla ayın on dördü gibi güzel bir kıza dönüşür. Kız, aniden ortaya çıkarak çobana seslenir: "Ah, insanlık! Bana zarar vermeseydin!"

Kızın şikayeti üzerine, hemen deliği eşelemeye başlayan çoban, günlerce süren çabalarına rağmen izini kaybeder. Köylüler, genç çobanı aramak üzere harekete geçerler ve onu yerin yedi kat altında, daracık bir kuyuda boğulmuş halde bulurlar. Çobanın avuçlarında, sımsıkı tuttuğu ak taşlar ve bir parça lületaşı vardır.

B sınıfı ehliyet sahiplerini bekleyen büyük değişiklikler! B sınıfı ehliyet sahiplerini bekleyen büyük değişiklikler!

Köylüler, bu trajik olayın ardından lületaşı işleyenler arasında bir efsane oluştururlar. Her lületaşı parçasında, genç çobanın sevdasının ve ölümünün izlerini gördüklerine inanırlar. Lületaşı işleyenler, köstebeği, sanatlarının öncüsü ve pirleri olarak kabul ederler. Onlar için, lületaşı sadece bir malzeme değil, aynı zamanda bir hikayenin, bir sevdanın ve bir hatıranın taşıdır.

Editör: Sakarya Gazetesi