Tüm felsefe öğretilerinin temel amacı, gösterdiğin belirli bir emek sonucu, başlangıçtaki insan olmamayı sağlamaktır. Sarfedilen bu emek kendini anlamaya, değişmeye ve bilmeye yönelik bir yatırımdır. Aristoteles, ”kendini bilmek tüm bilgeliğin başlangıcıdır” demiştir. Tasavvufta, dünyayı bilen kişilere alim, kendini bilen kişilere ise arif denmiştir, bilgi alanları değişiktir alim ile arifin. Önce kendini bileceksin ki herkesi bilesin. Eski Yunan’da Delfi tapınağının üzerindeki “kendini bil” ibaresinin imlediği bilgi, kendini bilme keşfinin ve zanaatın bilgisiydi. İnsanın kendisini bilmesi, tanıması hayat boyu süren sonsuz bir yolculuktu, varılacak bir son durak yoktu, önemli olanda varılacak yerden öte yolculuğun kendisiydi. Aslında insan olmanın yolculuğudur bu, çünkü zor ve çetrefilli yoldur insan olabilmek. Dürüstlük, doğruluk ister. Güzellik, iyilik ister. İçtenlik ve güveni arar, merhamet ve vicdanı sorar. Alçak gönüllülük ve tevazu insan olmanın erdemidir, hoşgörülü ve saygılı olmak ise olmazsa olmazıdır insan olabilmenin…
Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern, şubat ayında görevinden ayrılacağını ve bu yıl genel seçimlerde yarışmayacağını açıkladı. 42 yaşındaki Başbakan Ardern, televizyonda yaptığı açıklamada, “altı zorlu yıldır” sürdürdüğü başbakanlık görevini, en geç 7 Şubat’ta bırakacağını bildirdi. Yeni Zelanda’da 14 Ekim’de düzenlenecek genel seçimlerde yarışmayacağını, İşçi Partisi liderliğinden de ayrılacağını söyledi. Ülke yönetmenin zorluğunun farkında olduğunu kaydeden Ardern, “Artık bu işin hakkını verecek kadar yeterli olmadığımı biliyorum. Devam edersem, Yeni Zelanda’ya zarar vermiş olurum” dedi. Ardern, Ekim 2017’de 37 yaşında başbakan seçildiğinde dünyanın en genç kadın başbakanı unvanını almıştı. Yeni Zelanda Başbakanının “kendini bilmeye” yönelik bu sözleri insanlık açısından tarihe geçecek niteliktedir. Kendini bilmek insan olabilmeyi, insan olmak da bir başkasının veya toplumun yararına gördüğü olgularda kendi çıkarlarını terk edebilmeyi gerektirir. Kendini bilmek için çaba gösterememiş insanların yönettiği ülkelerde ise halk çaresiz, kasaptaki et “karne hediyesi” olur…