Bir insan niye bir gazetede köşe yazısı yazar? Görünür olmak, topluma kendi fikirlerini aşılamak için mi? Yoksa okur kitlesini peşinden sürüklemek için mi? Kim böyle düşünüyorsa büyük bir yanılgı içindedir zaten. Benim derdim dost bildiğim okur kitlesiyle haftada iki kere dertleşmek, yeni şeyler paylaşmak, felsefi söyleşilerde bulunmak. Aslında şu seçim sonuçlarına bakarak insanın canı dertleşmek bile istemiyor. Ama biliyorum dertler geçicidir, hiçbir sorun ilelebet sorun olarak kalmaz, yeter ki biz insan olarak kalabilelim. Yurdum insanı karpuz gibi ortadan ikiye bölünmüş ve birbirlerine nefretle bakmakta. Bu çıkmaz nasıl aşılacak? Toplumsal kutuplaşmayı siyasi iktidar mı yaratıyor, yoksa siyasi iktidar bizatihi toplumsal kutuplaşmanın tercümanı mı oluyor, birbirine karışmış durumda. Muhtemelen ikisi birden. Dolayısıyla iktidar kadar toplum da masum değil. Bir yerde okumuştum hayli sert bir eleştiriydi, “bazılarımızın koyunlarla arasındaki tek fark mezbahadan sonra cennete gideceklerine inanmasıdır” diyordu. Bu konuda bakın George Orwell; “bilinçleninceye kadar asla baş kaldırmayacaklar, ancak başkaldırmadıkça da bilinçlenemeyecekler” demiş. Ülke insanını ezecek olan işte bu kısır döngüdür…
15 günlük seçim sürecinde yaşananlar bazılarımız için büyük bir hayal kırıklığıdır. Suçun iktidarın işlediği bir şeyse suç olmaktan çıktığını öğrenmişizdir artık diye düşünüyorum. Neyse bu öğretiden herkes heybesine düşeni alacaktır kuşkusuz. Ancak seçim sonuçlarının halkta şöyle bir karşılığı vardır; gemiyi limana yanaştıramazsan denizde geçirdiğin fırtınaları kimse göz önünde bulundurmuyor. Otoriter rejimlerin daha iyisini düşünemeyen, buna cesaret edemeyen kalabalıklar tarafından beslendiği mutlak bir gerçek. “İnsan tüm eylemlerinin toplamıdır” deniyor. Bundan sonra olacakları bende merakla bekliyorum. Ya bir film yönetmenimiz gibi; ”bu ülkeye ve bu hayata dair hiçbir şeyin, hiçbir zaman benim dilediğim gibi olmayacağını biliyor, artık bundan acı duymuyorum“ deyip kendini bir kenara ayıracaksın ya da “daha iyi bir yaşam mümkün” deyip mücadeleye devam edeceksin. İktidarını sürdürecek olanın işi de hiç kolay değil, iki veya üç sene içinde yeni bir seçime hazırlanın diyorum. Ve ben her zaman olduğu gibi böyle zamanlarda şiire sığınıyorum. Yunus Emre çağlar ötesinden şöyle sesleniyor: “Olsun be aldırma Yaradan vardır / Sanma ki zalimin ettiği kardır / Mazlumun ahı indirir şahı / Her şeyin bir vakti vardır…”