M.Ö. 1200 yılında Avrupa'dan gelen Frigyalılar, boğazları geçerek Anadolu'ya yayılmış, Hititlerin merkezi olan Boğazköy'ü (Hattuşaş) yıkıp, halkı kendi egemenlikleri altına almışlardır. Bu şekilde Batı Anadolu'nun büyük bir kısmını ellerine geçirmişlerdir. Frigyalılar, Anadolu'ya yerleşerek Anadolu, Ege ve Avrupa uygarlıklarını birbirine yaklaştırmışlardır. Ancak, Frigyalılar, Karadeniz'in kuzeyinden gelen Kimmerler'in saldırılarına dayanamayıp yok olmuşlardır. Kimmerlerin Anadolu'nun tarih öncesi dönemine etkisi fazla olmamıştır.
Friglerin yıkılmasının ardından, "Şahin Krallar" döneminde bağımsız bir devlet kuran ve kısa sürede Frig topraklarının Batı kesiminde önemli yerlere yerleşen Lidya devleti, Med ve Pers saldırılarına maruz kalmış ve M.Ö. 543 yılında Persler'e boyun eğmek zorunda kalmıştır. M.Ö. 546'da Pers orduları, Kral yolunu izleyerek Lidyalılar'ın merkezi Sard'a ulaşmış ve şehri ele geçirmiştir. Persler, gelip geçici olarak kalmışlardır ve bu nedenle onlara ait tarihi kalıntılar bulunamamıştır. M.Ö. 190 yılında Anadolu, Romalıların egemenliğine geçmiş ve M.S. 395'te Roma İmparatorluğu'nun bölünmesiyle Anadolu Bizanslılara bağlanmıştır. Bu dönemden kalan Bizans eserleri ve mezar kalıntıları, Eskişehir'in İl ve İlçelerinde yaygın bir şekilde görülmektedir.
1040 yılında Gazneliler, Selçuklulara yenilmiş ve Selçuklu Hükümdarı Alparslan'ın 1071'deki Malazgirt savaşını kazanmasıyla Türklere Anadolu kapıları açılmıştır. Osmanlı Devletinin kuruluşunda önemli bir rol oynayan Türkmen dervişlerinin faaliyetleri de bu dönemde etkili olmuştur. Osmanlı Beyliği, giderek güçlenmiş ve 1289 yılında Eskişehir çevresini topraklarına katmıştır. Osmanlı Beyliği, fethettikleri yerlere kendi boylarından Türkleri yerleştirmiş ve Türkçe isimler vermiştir; örneğin Kayı Köyü, Belen, Güreş, Dağcı Köyleri gibi.
Mihalıçcık ismi nerden geliyor
Mihalıççık isminin kökeniyle ilgili kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, bölgede yaşamış olan önemli bir şahsiyet olan Köse Mihal'den veya oğlu Gazi Mihal'den geldiği düşünülmektedir. Ancak, bu konuda kesin tarihi belge veya vesika bulunmamaktadır.
Şemseddin Sami'nin "Kâmusü'1-Alâm" adlı eserine göre, Mihalıççık 1840 tarihinden beri Ankara Vilayetinin merkez sancağına bağlı bir kaza olarak varlığını sürdürmektedir. İlçede tarım, hayvancılık ve zanaat oldukça yaygındır. Ayrıca kil çıkarılırken, seccade, kilim ve çuval dokuma gibi zanaatlar da önemli bir ekonomik faaliyet olarak yer almaktadır.
İstiklal Savaşı döneminde Mihalıççık ve çevresinde çatışmalar yaşanmıştır. Yunan kuvvetlerinin 1921 yılında bölgeye doğru ilerlediği ve ilçeye yakın yerlerde şiddetli çatışmaların yaşandığı bilinmektedir. Türk kuvvetleri büyük kayıplar vermiş ve sonucunda 26 Temmuz'da Batı cephesinde bulunan kuvvetler Sakarya Nehri'nin doğusuna çekilmiştir. Ancak, 15 Ağustos 1921'de Yunan askerleri ilçeye girmiş ve işgal etmiştir. 20 Eylül 1921'de Türk kuvvetleri, Mihalıççık ve çevresini geri alarak bölge halkının sevinç gözyaşları arasında ilçeye girmiştir. Minarede dalgalanan Yunan bayrağı indirilmiş ve yerine Türk bayrağı çekilmiştir.