Fatih Sultan Mehmet Han'ın taç kullanmayı reddedip, yerine Horasani denilen, üzerine burma tülbent sarılarak oluşturulan kavuku tercih etmesi, Osmanlı İmparatorluğu'nda bir gelenek başlatmıştır.
Osmanlı padişahlarından başlayarak, devlet adamlarının kullanımına dönüşen kavuklar genellikle keçeden yapılmıştır. Sarık ile birlikte kullanılan kavuklar, kefenlerinden oluşan başlık sistemine benzer bir yapıya sahiptir. Kavuklar, sınıflar arasında değişen şekil, renk ve isimlere sahipti, bu da kişinin statüsünü ve kimliğini belirtmede önemli bir rol oynamıştır.
Osmanlı toplumunda, kavuklar sadece bir giyim öğesi değil, aynı zamanda bir kimlik ve statü göstergesi olarak kabul edilmiştir. Başlarındaki kavuk, bir kişinin mesleğini ve toplumdaki yerini simgelerken, bu başlık aynı zamanda tamamlayıcı bir unsur ve bir mühür gibi kişinin kimliğini belirlemekteydi.
Osmanlı sultanları ve bazı devlet adamlarının kavukları, ölümle olan bağlarını gösteren önemli bir unsurdur. Kavukları, kefenlerinden oluşur ve ölümü anımsamak adına başlarının üzerinde taşınır. Osmanlılar için "kefeni başında gezer" sözü, bu geleneğin ve inancın bir yansımasıdır.
Osmanlı İmparatorluğu'nun zengin kültürü içinde kavuk, sadece giyim tarzını değil, aynı zamanda yaşam felsefesini ve inanç sistemini yansıtan önemli bir unsurdur. Bu geleneğin devam etmesi, Osmanlılar için ölümün bir gerçeklik olduğunu ve her an gelebileceğini hatırlatmanın bir yolu olarak kabul edilmiştir.