Kentin bilinen en eski adı Sinope'dir, ve bu ismin kaynağı mitolojide geçen Asopos'un kızı Sinope veya kurucularından biri olduğuna inanılan Amazon savaşçısı Sinope olarak geçmektedir.

Sinop: Eski adı

Arkaik, Klasik ve Helenistik dönemlere ait kent sikkelerinde kullanılan ΣΙΝΩ (SİNO) kelimesi, ismin ΣΙΝΩΓΕΩΝ (SİNOPEON) veya ΣΙΝΩΓΗΣ (SİNOPHE) kelimelerinin kısaltması olarak kabul edilir. Bu dönemlerde Sinope'nin başının sikkelerde sıkça yer alması, isminin mitolojik kökeni olan Asopos'un kızı Sinope'ye dayandığını doğrular niteliktedir.

Hitit kaynaklarında "Sinuwa/Sinuua" adıyla anılan Sinop'ta Hitit Dönemi buluntularına rastlanmamış olması, bu ismin Sinop'u ifade ettiği konusunda şüpheler uyandırmaktadır. Bir başka teori ise şehrin adının Asurluların ay tanrısı olan "Sin"den geldiğini öne sürmektedir. Ayrıca, şehrin adının ilk olarak "Sinavur" veya "Sinip" şeklinde söylendiğini ileri süren kaynaklar da bulunmaktadır. Farklı tarihçiler ise adın Farsça "Sine-i ab" yani "suyun göğsü" kelimesinden türediğini iddia etmektedir.

Antik dönemde Sinop, Paphlagonia bölgesinin kuzey ucunda strategik bir konuma sahipti. Kentin tarih öncesi dönemi, 1951-1954 yılları arasında Demirciköy'deki Kocagözhöyük'te yapılan kazılarda ortaya çıkan arkeolojik buluntulara dayanmaktadır. 1980'li yılların sonlarına kadar, Sinop'un tarih öncesi geçmişi genellikle Kocagözhöyük ile sınırlıydı. Ancak 1987'de başlayan yüzey araştırmaları, özellikle İnce Burun'daki fenerin batı kesimlerinde ele geçen taş aletlerin Üst Paleolitik Çağa tarihlendiğini gösterdi.

Kalkolitik Çağ'dan itibaren Sinop ve çevresinde sürekli yerleşim izleri bulunmaktadır. Yapılan araştırmalar, Orta Tunç Çağı ile Geç Frig Çağı arasında bir boşluk olduğunu ortaya koymuştur. Hitit İmparatorluk Çağı'na ait belirgin buluntulara rastlanmamış ve Sinop'ta MÖ XVIII. yüzyıl ile MÖ VIII. yüzyıl arasında yerleşim izine rastlanmamıştır.

Sinop'un coğrafi konumu ve doğal limanı, özellikle Karadeniz'e uzanan dilin güney kıyılarının, kuzeyden gelen rüzgarlara kapalı oluşu nedeniyle tercih edilen bir yerleşim yeri haline gelmiştir. Bu stratejik konum, Sinop'un antik dönemde ticaret ve denizcilik faaliyetleri açısından önemli bir merkez haline gelmesine katkıda bulunmuştur.

Sinop: Tarihi


Sinop'un tarihi, MÖ 756 yılında İonlar'ın Miletos şehrinden ayrılan göçmenler tarafından kurulduğu kabul edilen bir şehir olarak başlar. Bu göçmenler, yeni bir şehir kurmak amacıyla uygun bir yer ararken Sinop'u seçmiş ve buraya yerleşerek şehri oluşturmuşlardır. Miletliler, Sinop'un güzelliği ve içindeki halkın zayıflığından faydalanarak şehre hakim olmuş ve burayı kendi yerleşim yerleri arasına katmışlardır.

Paphlagonia bölgesi ile birlikte Kimmer ve Lidya hâkimiyetinde uzun bir süre kalan bölge, MÖ 630'lu yıllarda ikinci bir kolonizasyon hareketine tanık olmuştur. Hızla gelişen Sinop, Doğu Karadeniz ticaretini ele geçirerek Amisos (Samsun), Kotyora (Ordu), Cerasus (Giresun) ve Trapezus (Trabzon) gibi diğer kentleri etkisi altına almış ve kendi adına sikke basmaya başlamıştır.

MÖ 546 yılına kadar Lydia egemenliği altında olan Sinop, Lydia ve Babil krallarının Med kralıyla yaptığı anlaşma sonucunda Lidya'ya bırakılmıştır. MÖ 546-547 yıllarında Kroisos'un Pers kralı Kyros'a yenilmesiyle Sinope ve çevresi Pers işgali altına girmiştir. Persler, Miletoslu deniz tüccarlarının kıyı kentlerinin ekonomik yaşamına müdahale etmemiş ancak Sinope ve benzeri kentlerin yönetimine kendi yandaşlarını yerleştirmiştir.

MÖ 420'lerde Yunanlıların Perslere karşı başlattığı isyanlar sonucunda, koloni kentleri belli bir özerklik kazanmıştır. MÖ 340'larda gücünü yitiren Pers İmparatorluğu, Makedonya Kralı İskender tarafından MÖ 330'larda mağlup edilmiş ve Pers egemenliği sona ermiştir. İskender'in ölümünden sonra Sinop, Makedonya'nın Ankyra (Ankara) dolaylarına gelmesi üzerine heyet göndererek bağlılığını bildirmiştir. İskender'in ölümüyle birlikte Sinop, Anadolu'nun batısında ve güneyinde çıkan savaşlardan uzak kalmış ve Mithridates'in yönetimine girmiştir.

Mithridates Eupator (VI. Mithridates) döneminde Sinope, Pontus Krallığı'nın başkenti olmuş ve tarihinde en parlak dönemini yaşamıştır. Mithridates, Sinope'de doğan ve şehre önemli katkılarda bulunan bir lider olarak bilinir. Ancak, şehir zamanla çeşitli saldırılara uğramış ve özellikle MÖ 183'te Pharnakes tarafından ele geçirilmiştir.

Roma İmparatorluğu döneminde Sinope, Lucullus tarafından ele geçirilmiş ve Roma egemenliği altına girmiştir. MS 110 yılında Roma valisi şehre su getirmiş ve şehirde çeşitli iyileştirmeler yapmıştır. Sinop, Roma idaresi altında Lucullus portreli paralarla tanımlanan yeni bir döneme girmiştir.

Bizans döneminde Sinop, doğal korunaklı limanı sayesinde ticari bir merkez olarak önemini korumuştur. Ancak, Arap istilaları ve diğer dinsel olaylar nedeniyle gerilemiştir. Genç Pliny'nin mektubundan anlaşıldığı üzere, Sinop'ta birçok Hristiyan yaşamaktadır.

Türk İdaresi Dönemi'ne geçiş, Türklerin Anadolu'ya yerleşmesi çabalarıyla başlar. Sinop, ilk olarak Anadolu Selçuklu Devleti'ni kuran Süleyman Şah'ın komutanı Emir Karatekin tarafından ele geçirilmiştir. Ancak, Türk nüfusunun batıya doğru yayılması ve Karadeniz sahillerinin zayıf kalması nedeniyle şehir kısa süre sonra tekrar Bizanslılar tarafından geri alınmıştır.

XIII. yüzyılın başlarında Latin Krallığı'nın İstanbul'da kurulması ve diğer ticaret kolonilerinin Karadeniz sahillerine yerleşmesi, bölgeye canlılık ve ticari yoğunluk katmıştır. Bu dönemde, Sinop'un Latin Krallığı ve Ceneviz etkisi altında olduğu görülmektedir.

Domates kabuklarından salça yapımı: Doğal ve kolay tarif! Domates kabuklarından salça yapımı: Doğal ve kolay tarif!

Anadolu Selçuklu Devleti, ticaretin canlanması için Karadeniz'deki potansiyelden yararlanmak amacıyla stratejik bir öneme sahip olan Sinop'u ele geçirme kararı almıştır. Sultan 1. İzzeddin Keykavus, bu hedef doğrultusunda 1214 yılında Sinop'u fethetme kararı almıştır. Bu kararın temelinde, Anadolu'da ticaretin gelişimine büyük katkıları olan Keykavus'un liderliği ve Sinop'un Karadeniz'deki tek doğal liman olmasıyla ticari potansiyelini değerlendirmek yatmaktadır.

İzzeddin Keykavus, kaleyi silah zoruyla değil, içeridekilerin karadan ve denizden irtibatını kesip uzun süreli kuşatma ile düşürülebileceği bilgisini alarak stratejik bir planlama yapmıştır. 3 Kasım 1214 tarihinde Sinop, oluşturulan fiziksel ve psikolojik baskılar sonucunda teslim olmuştur. Bu zafer, Anadolu Selçuklularına Karadeniz ticaretinde yeni bir kapı açmıştır.

Keykavus, Sinop'u fethettikten sonra şehirde önemli teşkilat ve tayinler yaparak kısa sürede Türk ve Müslüman bir beldesi haline getirmiştir. Şehrin kilisesi camiye dönüştürülmüş, kalenin yıkılan yerleri onarılmış ve iç kale inşa edilmiştir. Şehrin ekonomik gelişmesini desteklemek amacıyla zengin kişilerin Sinop'a gönderilmesi teşvik edilmiş ve Türk iskanı kolaylaştırılmıştır.

Ancak, Selçukluların fethinden sonra yaklaşık elli yıl kadar sonra Trabzon Rum İmparatorluğu, yaşanan taht mücadelelerinden faydalanarak Sinop'u tekrar ele geçirmiştir. Bu durum, Rum idaresinin şehirde yedi yıl süren bir dönemin başlamasına neden olmuştur.

IV. Kılıç Arslan'ın başkanlığında toplanan mecliste, Muinüddin Süleyman Pervane'ye Sinop'u Rumların elinden alma görevi verilmiştir. Pervane, başarılı bir kuşatmanın ardından 1262 yılında Sinop'u geri almış ve bu başarısının ödülü olarak şehri mülk olarak almıştır. Pervane, şehirdeki kiliseleri camiye dönüştürmüş ve şehrin imarı için hızlı bir çalışma içine girmiştir. Pervane'nin fetih sonrasında şehrin yönetimine naip olarak oğlu Muinüddin Mehmet Bey'i bırakmasıyla Sinop'ta Türk hakimiyeti sağlanmıştır.

Beylikler döneminde, Pervaneoğulları Beyliği'nin kurulduğu Sinop, Anadolu'daki büyük ayaklanmaların yaşandığı bir dönemde önemli bir ticaret merkezi olarak öne çıkmıştır. Pervaneoğulları Beyliği, Kırım'daki Cenevizlilere ve Trabzon Rum İmparatorluğu'na karşı başarılı seferler düzenlemiştir. Pervaneoğulları Beyliği'nin Sinop'taki hükümdarı Muinüddin Mehmet Bey, şehirdeki kiliseleri camiye çevirmiş ve imar faaliyetlerine önem vermiştir.

Beylikler döneminde Sinop'un bir parçası olan Pervaneoğulları Beyliği, 1277 yılında Memluk Sultanı Baybars'ın Anadolu seferinden sonra Muinüddin Pervane'nin idam edilmesiyle zor bir döneme girmiştir. Bu dönemde, Pervaneoğulları Beyliği içerisinde yaşanan taht mücadeleleri ve sarsıntı, Osmanlı müdahalesine neden olmuş ve beylik, Osmanlı Devleti'nin egemenliğine girmiştir.

Candaroğulları Beyliği'nin temeli, Çobanoğulları Beyliği'ne katılan Yaman Candar'a atfedilir. Kuzey Anadolu'da etkili olan Süleyman Paşa, Sinop'u ele geçirerek Candaroğulları Beyliği'nin temelini atmıştır. Sinop'un fethi, beyliğin ticaret ve stratejik açıdan önemli bir gelişme imkanına kavuşmasını sağlamıştır.

Candaroğulları Beyliği'nin hükümdarı İsfendiyar Bey, Osmanlı Devleti ile ilişkilerini düzeltmek amacıyla elçi göndermiş ve Osmanlı tabiiliğini kabul etmiştir. İsfendiyar Bey'in isteği üzerine Osmanlı Devleti ile Candaroğulları Beyliği arasındaki münasebetler düzelmiş ve Sinop kolu halinde beylik, Osmanlı egemenliği altında devam etmiştir.

Osmanlı Devleti ile Candaroğulları Beyliği arasındaki dostluk ilişkileri, ticaretin serbest pazarı olan Sinop'un Osmanlı kontrolü altında olduğu bir dönemi başlatmıştır. Bu dönemde Sinop, özellikle Ceneviz ve Venedik gibi ticaret kolonileri aracılığıyla önemli bir ticaret merkezi olmuştur.


Osmanlı Devleti Dönemi'nde Sinop'un tarihsel serüveni, şehrin stratejik önemini ve Osmanlı hakimiyeti altındaki gelişmeleri içermektedir. Bu dönemde Sinop, Osmanlıların Doğu ve Güneydoğu Anadolu dışındaki bölgeleri fethetmesiyle, özellikle Karadeniz kıyılarına hakim olma amacıyla önem kazanmıştır.

Osmanlılar, 1391'de Candaroğulları'na karşı uzun bir kara saldırısını gerçekleştirmiş ve 1392'de Sinop'a denizden saldırmışlardır. Bu süreçte kesin neticeler bilinmemekle birlikte, Sinop'un stratejik önemi ve limanının cazibesi, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461'de Osmanlı topraklarına katılmasına sebep olmuştur. Sinop'un alınmasıyla birlikte, şehirdeki tersane de Osmanlı İmparatorluğu'na geçmiş ve burası Gelibolu ile birlikte devletin başlıca deniz üssü haline getirilmiştir.

Osmanlı yönetimi altında Sinop, Anadolu Eyaleti'nin Kastamonu sancağına bağlanmış ve Osmanlı şehzadesi bey olarak atanmıştır. Şehir, Kırım'a yönelik seferlerde üs olarak kullanılmış ve Karadeniz'deki donanmanın kışlak hizmetini görmüştür. XVI. yüzyıl boyunca vergiden muaf tutulan Sinop, tüm sultanlar tarafından onaylanan bu statü sayesinde hızla gelişmiştir.

Ancak, 1550 yılında ortaya çıkan Celali ve Suhte ayaklanmaları, Sinop'u olumsuz etkilemiş ve şehir sıkıntılı günler geçirmiştir. 1614 yılında Kazakların saldırısı sonucunda kale ele geçirilip şehir yakılıp yıkılmıştır. XVIII. yüzyıl ortalarında denizcilik merkezi olarak öne çıkan Sinop, çevresindeki ormanlar nedeniyle faal durumda olan tersanesi ile dikkat çekmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflamasıyla birlikte, 1853'te Rusların Eflak ve Boğdan'a saldırması sonucunda Osmanlılar, Ruslara karşı savaş ilan etmiştir. Sinop, bu süreçte önemli bir rol oynamış, ancak 1853'te Rus baskınına uğramıştır. Bu olay, Kırım Savaşı'nın bir sonucu olarak Karadeniz'in tarafsız bölge ilan edilmesine sebep olmuştur.

Savaştan sonra Sinop, askeri bir tersane şehri olmaktan çıkmış ve II. Abdülhamit döneminde kalebent edilen suçluların konulduğu hapishanesi ile ünlenmiştir. Cumhuriyet Dönemi'nde ise Sinop, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1928'de gerçekleştirdiği ziyareti ve harf inkılabıyla ilgili ilk işareti içeren önemli olaylara sahne olmuştur.

Milli Mücadele Dönemi'nde Sinop, işgaller ve ayrılıkçı faaliyetlerden etkilenmiş, ancak halkın direnişiyle bu zorlu dönemi atlatmıştır. Sinop, Cumhuriyet'in ilanından sonra yapılan idari düzenlemelerle il statüsüne yükselmiştir. Gelişen ekonomisi, turistik ve tarihi zenginlikleri ile Sinop, Cumhuriyet döneminde de değerini korumuş ve yaşamıştır.

Editör: Sakarya Gazetesi