Yokluk ve yoksulluk gibi çok öncelikli sorunlarımız varken Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı ya da seçimin ne zaman yapılacağı tartışmalarından başımızı kaldıramaz durumdayız.
Siyasallaşan yargının kamu vicdanını yaralayan kararları, bin sekiz yüze yakın dosya içinden seçilen iki muhalefet milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması girişimi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili başlatılan yeni soruşturmalar, gazetecilere ‘siyaset yazma yasağı’ getirilmek istenmesi, Halk TV’ye “mimik cezasından sonra espri cezasının verilmesi” gibi başlıklar da gündemdeki yerini koruyor.
Bu olumsuz koşullar içinde ‘halkın haber alma hakkı’ için görevini yapmaya çalışan gazeteciler de ne yazık ki iktidarın baskı ve kısıtlamalarından payını alıyor.
…
Bu bağlamda “10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü” nedeniyle birçok yerde ‘kutlama’ yerine ‘mücadele’ içeriğine dönüşen şekliyle gazetecilerin sorunları dile getirildi.
Eskişehir’de de Türkiye Gazeteciler Sendikası Eskişehir Temsilciliği tarafından deneyimli gazeteci Şirin Payzın’ın konuk olduğu bir etkinlik düzenlendi.
Baştan söyleyeyim yurt içinde ve dışında çok sayıda röportaja ve televizyon programına imza atan Payzın’ın anlattıkları ve tanıklıklarından doğru paylaştığı örnekler katılımcıların yoğun ilgisini çekti.
Toplantıda Şirin Payzın’ın genel siyasi ortamla ilgili görüşlerini ortaya koymasının yanı sıra gazetecilik ilkelerine vurgu yapması da önemliydi.
Payzın, daha çok siyasi ağırlıklı olan sorulara içtenlikle yanıt verdi.
Öncelikle izleyicilerin “gazeteci” ve “yorumcu” farkını iyi anlaması gerektiğini söyledi.
Gazetecinin ‘tarafsızlığını korumasının’ esas olduğunu yorumcuların ise ‘isimlere destek vermekte’ ya da ‘olaylarla ilgili kişisel görüşlerini belirtmekte’ özgür olduklarına vurgu yaptı.
Bazı örneklerinde olduğu gibi “iktidarın ya da muhalefetin temsilcisi olarak görünen gazeteci” diye anılmanın kabul edilemez olduğunu belirtti.
…
Diğer yandan güncel siyasi konuların başında yer alan ‘Altılı Masanın Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı’ ile ilgili tahmini sorulduğunda isim belirtmedi ama ‘adayın belirlenmesinin geciktiğine’ dair kişisel tespitini paylaştı.
Farklı görüşlere sahip olan altı partinin bir arada olması ve güç birliği yapmasının önemine değinerek süreç içinde ‘yol’ ya da ‘iletişim kazalarının’ da doğal kabul edilmesi gerektiğini ifade etti.
Altılı masada yer alan partilerin ciddi bir hazırlık içinde olduğunu, yapılan çalışmaların kamuoyuna anlatılması kısmında da dikkatli olunması gerektiğini belirtti.
…
Halk TV olarak her tür görüşün açıklıkla ifade edilmesi için konuklara söz hakkı verilmesini önemsediklerini anlattı.
Gazetecilere karşı yapılan haksız uygulamalarda hangi görüşten olursa olsun basın yayın organlarının ‘birlikte mücadele etmesi’ gerektiğini açıkladı.
Amerika’da Başkan Donald Trump’ın Beyaz Saraydaki basın toplantısında sorusunu yanıtlamayarak toplantıdan dışarı çıkartılan ve sonra basın kartı iptal edilen muhabirle ilgili örneği anımsattı.
Başkan Donald Trump’ı destekleyen ve seçilmesinde çok büyük katkısı olan Fox TV kanalının bile gazetecilerin Beyaz Sarayın açıklamalarını protesto eylemine destek verdiğini ve ortak tavır konulması sayesinde Beyaz Saray muhabirinin basın kartını ve tüm haklarını geri almasını sağladıklarını ifade etti.
Bu noktada Türkiye’deki gazeteciler olarak da basın kartını Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisinden değil Gazeteciler Cemiyeti’nden almak istediklerini bir eleştiri olarak ortaya koydu.
…
“Seçim güvenliği” konusundaki bir soru üzerine ise bu konuyu DEVA Partisi lideri Ali Babacan’a sorduğunu ve kendisinin “Amerika ve Almanya seçimlerine müdahale eden Rusya’nın Türkiye’deki seçimlere de müdahale etmek isteyeceğini ‘siber güvenlik’ konusunda dikkatli olmak gerektiğini” söylediğini paylaştı.
Payzın’ın toplantıya katılanlara önemli bir uyarısı da iktidar tarafından oluşturulan ‘dezenformasyon içerikli gündeme’ karşı dikkatli olunması yönündeydi.
Sosyal medya platformları ve bazı çevreler tarafından ortaya atılan gerçekliği olmayan bilgilerle toplumun umutsuzluğa sürüklenmek istendiğini bu tür ‘yapay gündem tuzaklarına’ düşülmemesi,
Yandaş medyanın kanalları ya da trolleri tarafından yayılan “Altılı masa dağılıyor” örneğinde olduğu gibi gerçekte karşılığı olmayan söylemlere kulak asılmaması yönünde uyarıda bulundu.
…
Söyleşi, yakın döneme ilişkin umutları tazeleyen güzel dileklerle sonlandı.
Baskı ve kısıtlamalara boyun eğmeyen, gücünü özgür kaleminden alan basın emekçilerinin “Çalışan Gazeteciler Günü” kutlu olsun.