Altı kartal, Uludağ zirvelerinden süzülerek Bursa Orhangazi'ye indiler ve burada bir leylek yuvasına saldırdılar. Bu saldırı, leyleklerle kartallar arasında şiddetli bir mücadeleyi başlattı ve olayın hemen ardından bölgede tuhaf bir karmaşa yaşandı.

Leylekler ve kartallar

Haziran ayının sıcak günlerinde, kartalların bu saldırısı sadece leylek yavrularını değil, aynı zamanda anne ve babalarını da ortadan kaldırdı. Ancak, leyleklerin hemen birkaç gün içinde alınan tedbirlerle yavrularını güvenli bir yere saklamış olmaları, kartalların beklediği sonucu alamamalarına neden oldu.

Bir süre sonra, başka bir grup kartal yine Orhangazi'de bir leylek yuvasına saldırdı. Ancak bu sefer karşılarında boş bir yuva buldular. Leylekler, akıllıca bir şekilde yavrularını başka bir yere taşımışlardı. Bu olaydan sonra, kartalların birbirleriyle nasıl iletişim kurdukları anlaşılamaz bir şekilde, ülkenin dört bir yanından Bursa, Aydın ve Trakya'ya yüzlerce leylek akın etmeye başladı.

Aynı şekilde, kartallar da toplanmaya başlamıştı. İnsanlar, çevrelerinde leylek ve kartal sayısının normalden fazla arttığının farkındaydı ve gökyüzünde belirgin bir hareketlilik olduğunu gözlemliyorlardı. Bu olağanüstü durum, bir şeylerin habercisi gibiydi.

Leyleklerin ve kartalların toplanması, iki ay boyunca devam etti. Gökyüzü, farklı türlerin bir araya gelmesiyle adeta bir dansa dönüşmüştü. Peki, bu kuşlar neden toplanıyordu? Bu gökyüzü savaşı, belki de doğanın gizemli bir oyununun başlangıcını işaret ediyordu. İnsanlar, bu olağanüstü olayı izlerken, kuşların arasındaki mücadele ve işbirliği, doğanın karmaşıklığının bir yansıması gibi görünüyordu.

İnsanların şaşkın bakışları

1934 yılında, Aydın'ın Menderes deltasında, insanların şaşkın bakışları arasında, leyleklerle kartallar arasında eşsiz bir savaş başlamıştı. Havadaki bu amansız mücadele, güçlü kartalların kuvvetli pençeleriyle, leyleklerin ise uzun gagalarıyla gerçekleşiyordu. Toplum, bu gökyüzü savaşını büyük bir merak ve endişeyle izliyordu.

Leyleklerin, masumiyet ve zarafet simgesi olarak bilinmesi, insanların gönlünü kazanmıştı. Köylüler, yaralanan leylekleri tedavi etmek için seferber olmuş, nineler dualarıyla yaralı leyleklere şifa dileyerek destek vermişlerdi. Bazıları Kızılay'ı göreve çağırarak, bu doğa olayına müdahale etmeye çalışıyordu.

Kartalların güçlü pençelerine karşı leyleklerin dayanışması, sadece sayıca üstün olmalarıyla değil, aynı zamanda örgütlü bir şekilde savaşmalarıyla da dikkat çekiyordu. Genç leylekler, kartalları yorarak, deneyimli yaşlı leylekler ise yorgun düşen kartallara öldürücü darbeler indiriyordu.

İlginç bir şekilde, hem leyleklere hem de kartallara, ülkenin farklı yerlerinden destek gelmekteydi. Bu, savaşın sadece bireysel bir olay olmadığını, adeta bir ulusal olaya dönüştüğünü gösteriyordu. Halk, gökyüzündeki bu mücadeleye duyduğu ilgiyi her geçen gün arttırıyor, hatta ülkenin genelkurmay başkanından savaşa müdahale etmesini isteyen sesler yükseliyordu.

Selçuklulardan günümüze uzanan lezzet! Selçuklulardan günümüze uzanan lezzet!

Ancak günler geçtikçe, her iki taraf da kayıplar veriyordu. Leylekler, yerleşim birimlerine yakın bölgelerde savaşmalarına rağmen, ölü ve yaralı haberleri her yerden gelmeye devam ediyordu. Neyse ki, uzun bir mücadele sonrasında savaş nihayet sona erdi.

İşte kazanan

Kazanan, sayıca üstün olan leyleklerdi. Kartallar, bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. 1934 yılında yaşanan bu olağanüstü savaş, yüzlerce insanın izlediği ve uluslararası gazetelerde konu olan bir hikayeye dönüştü. New York Times muhabirinin Amerika'ya bu olayı geçtiği söylenirken, savaşın taktikleri birkaç yıl sonra Kara Harp Okulu'nda havacılık derslerinde öğrencilere anlatıldı. Bu savaş, doğanın gücü ve kuşların akıl almaz stratejileriyle dolu unutulmaz bir anı olarak tarihe geçti.


 

Editör: Sakarya Gazetesi