Anadolu, Yakın Doğu ve Avrupa arasındaki göç, istila, ticaret, kültür alışverişi gibi çeşitli ilişkilerin odak noktasını oluşturmuştur. Bugün olduğu gibi, geçmişte de bölgenin önemli bir özelliği olan bu etkileşimler, tarih öncesi dönemlerden itibaren Trakya'nın toprakları üzerinden gerçekleşmiştir.

Tekirdağ: Tarihi miras

Tekirdağ, bu zengin tarihi mirasıyla dikkat çeker. Eski Taş Devri'nin üst tabakalarına ait yerleşmeler, Tekirdağ'ın tarihine ışık tutan önemli buluntular arasındadır. Saray ilçesindeki Güneş kaya ve Güngörmez vadilerindeki mağaralarda ise Neolitik döneme ait taş balta üretim merkezlerine rastlanmıştır. Bu dönemlere ait kalıntılar, bölgenin yerleşik hayata geçişini ve tarımın başlangıcını göstermektedir.

Marmara Denizi kıyısındaki nehir ağızlarındaki yerleşmelerde, Kalkolitik Çağ'a ait (Top tepe İ.Ö. 4300) kalıntılar ve sahil boyunca Troya'nın I. ve II. Tabakalarına ait çağdaş yerleşmeler, Tekirdağ Müze Müdürlüğü tarafından tespit edilmiştir. Bu dönemlerde bölgede yoğun bir yerleşim ve kültürel etkileşim yaşanmıştır.

İ.Ö. 1400-1000 yılları arasında Trakya'ya yapılan göç dalgası, Proto-Trak olarak adlandırılan toplulukları beraberinde getirmiştir. Bu dönemde Trakya, toplumsal örgütlenme bakımından daha gelişmiş topluluklara ev sahipliği yapmıştır. Ancak, Traklar arasında göçebe topluluklar da bulunmaktadır.

İ.Ö. 8-6. yüzyıllarda ise Marmara Denizi kıyılarına, özellikle Ege adalarından gelen Samos'lu kolonistler tarafından koloni şehirleri kurulmuştur. Bu dönemde, bölge ticaret ve kültürel alışveriş açısından canlılık kazanmış, farklı medeniyetlerin etkisi altına girmiştir.

Trakya'nın tarihine dair bu zengin miras, bölgenin coğrafi konumu nedeniyle Anadolu, Yakın Doğu ve Avrupa medeniyetleri arasında önemli bir köprü olmasından kaynaklanmaktadır. Bu geçmiş, günümüzde de bölgenin kültürel çeşitliliği ve tarihî önemini korumasına katkı sağlamaktadır.


Tekirdağ'ın sınırları içinde konumlanan Perinthos (Marmara Ereğlisi) ve Bisanthe (Barbaros), bölgenin tarihî dokusunda önemli bir yer tutmaktadır. İ.Ö. 546-430 yılları arasında, Trakya bölgesi doğudan gelen Pers istilasına maruz kalarak Pers egemenliği altında kalmıştır. İ.Ö. 352 yılında Makedonya Kralı II. Philip'in Trakya'ya düzenlediği seferde, İpsala’dan Marmara Ereğlisi yakınlarına kadar olan sahil bölgeleri işgal edilmiştir. Bu süreçte Perinthos (Marmara Ereğlisi), büyük bir direniş göstermiş, ancak II. Philip ve ardından gelen Büyük İskender'in egemenliğine girmiştir.

İskender'in ölümünün ardından bölge, Lysimachos'un hâkimiyetine geçmiştir. Makedon ve Odris kralları arasında sürekli el değiştiren bölge, İ.Ö. 30 yılında Roma İmparatorluğu hakimiyetine girmiştir. Tekirdağ, Geç Roma döneminde İ.S. 3. yüzyılda "Rhaedestus" ismiyle anılmış, Bizans döneminde ise "Rodosto" adını almıştır.

Osmanlılar, 14. yüzyılda Tekirdağ'ı Bizans tekfurlarından aldıktan sonra, Rodosto adı zamanla Rodosçuk'a evrilmiştir. 18. yüzyıla kadar bu isimle anılan Rodosçuk, sonradan Bizans tekfurlarına atfedilen “Tekfurdağı” adıyla anılmaya başlamıştır. Cumhuriyet döneminde ise 1927 yılında il statüsünü alarak Tekirdağ adını almıştır.

Eskişehir'de hava durumu tahmini raporu! Eskişehir'de hava durumu tahmini raporu!

Tekirdağ'ın tarihi, bu büyük imparatorluklar arasında geçişlerin ve çekişmelerin izini taşırken, bölge aynı zamanda direniş ve kültürel zenginlikleriyle de öne çıkmaktadır. Günümüzdeki ismiyle anılan Tekirdağ, tarih boyunca yaşadığı değişim ve gelişimle bölgesel ve kültürel anlamda önemini sürdürmektedir.

Editör: Sakarya Gazetesi