İktidar tarafından özelde Boğaziçi’ne, genelde nitelikli üniversitelere karşı uygulanan yıldırma politikası; nitelikli bilim insanlarını ve öğrencileri vasatlaştırıp kendine bağlama, denetlenebilir hale getirme çabasıdır. Demokrasi sayesinde ele geçirilen iktidar aracılığı ile demokrasinin altını oyma projesidir. Ne yazık ki demokrasiyi niteliksiz çoğunluğun nitelikli azınlığa tahakkümü olarak algılıyorlar. Nasıl ortaöğretimi imamhatipleştirerek milli ve manevi değerlere bağlı gençlik yaratılmak adına biat eden bir nesil oluşturmak isteniyorsa, aynı oyun üniversitelerde de sahneye konuyor. Son üniversiteye giriş sınavında en yüksek puan alan bin öğrenciden yedi yüzü Boğaziçi’ni tercih etmiş. Kazananlar Anadolu’nun her yerinden zehir gibi, zeki ve çalışkan, çoğunluğu orta ve alt gelir düzeyindeki ailelerin çocukları. “Elitler” adı altında ötekileştirmeye çalıştıkları çocukların erdemlilik, zeka ve çalışma disiplini gibi bazılarınca erişilemeyen hasletleri var. Bu “elit” lafı pek tutmayınca “terörist” demeye başladılar. Bizzat içişleri bakanın ağzından bir dizi Marksist-Leninist örgüt adı sıraladılar. Mahkeme göz altına alınanların tümünü serbest bıraktı, bu bilgi de yalan çıktı. Laf sonra “iltisaklı” olarak değiştirildi. Yani ilişkili. Bu da dar geldi uymadı, üniversitelerin çoğunda bulunan LGBTİ Araştırma Kulübünü ve gökkuşağı renklerini araya katıp “sapkın” da karar kıldılar. Böylece nefret dili kullanarak ülkenin en ileri zekalı çocuklarının “sapık” oldukları kanıtlanmış oldu. Burada “Gezi” olaylarındaki Kabataş yalanı ile arasındaki benzerlikte gözden kaçırılmamalı. Son senaryo ise Boğaziçi’ne Truva atı sokma niyeti ile iki fakülte açma kararı gibi gözüküyor. Rektöre destek dışarıdan sağlanacak, “üniversite” yozlaştırılıp eritilecek…

Aslında hedef sadece Boğaziçi Üniversitesi değildir. Yapılmak istenen, ötekileştirilen okumuşları püskürtmek amaçlı taarruzdur. Gerçek üniversitelerin yok edilip, yerine kayyum üniversite kurarak iktidar memurluğunu pekiştirme çabasıdır. Daha önce zaten cahil halkın ferasetine olan güven dile getirilmişti. Reis’in söylediği; “Eski Türkiye alışkanlığında olan üniversiteler adım adım bu ülkenin üniversitesi olduklarını anlayacaklardır” cümlesi özeti oluşturuyor. Evrensel olmasını vurgulayan bir anlam ifade eden “üniversite” kavramının soyutlanarak çıplak bırakılması siyasal İslam’a hizmet eder duruma dönüştürülmesi demektir. Ve asla dönüştüremeyeceklerini bildikleri donanımlı gençlerin beyinlerini umutsuzlukla doldurup, kutuplaşma politikası yaratarak bu ülkeden göç etmelerine yardımcı olmak hedefleniyor. Beyin göçü mü dediniz? Bana ve iktidarıma hizmet etmeyen beyin varsın göçsün, gitsin…