Selçuklulardan günümüze uzanan lezzet! Selçuklulardan günümüze uzanan lezzet!

Adana'ya ait en eski yazılı kayıtlar, Anadolu'nun en köklü medeniyetlerinden biri olan Hititlerin Kava Kitabeleri'nde bulunmuştur. Bu kayıtlarda, Adana ve çevresinden "Uru Adania" (Adana Beldesi) olarak bahsedilmiştir. Ayrıca, bölgede M.Ö. dönemlerde yaşamış olan kavimlere "Danuna" ismi verildiği eski belgelerde yer almaktadır.

Bir efsaneye göre, gök tanrısı Uranüs'ün iki oğlu, Adanus ve Sarus, savaşarak Adana civarına gelmişlerdir. Adanus, adını kendi kurdukları şehre vermiş ve Seyhan Nehri de Sarus adını almıştır. Adana isminin kökeni üzerine bir başka teori ise Hitit etkisinde kalan Fenikelilerin, tarım ve bitki tanrısı olan Adonis'i, bereketli topraklarından dolayı Adana'ya isim olarak verdiği yönündedir.

Adana'nın diğer adı

M.S. 7. yüzyıldan itibaren İslam ordularının bölgeye gelmesiyle birlikte, Arap tarihçileri Adana isminin eski peygamberlerden Yasef'in torunu Ezene'den geldiği fikrini öne sürmüşlerdir. Türkler, Toros Dağları'nı aşıp güneye indiklerinde bölgeye "Çukurova" adını vermişlerdir. Bu toprakların tarihteki adı ise "Kilikya'dır" ve bu isim, bölgedeki kireç yataklarından türetilmiştir.

Adana'nın tarihindeki isimler, zamanla karışıklıklara yol açmıştır. Bu durumu düzeltmek amacıyla, Osmanlılar Dönemi'nde 1878 yılında bir fermanla yöre adının "Adana" olarak yazılmasına karar verilmiştir.

Arkeolojik kazılardan elde edilen verilere göre, Adana ve çevresinde en az on farklı medeniyet ve on sekiz farklı siyasi kuruluşun varlığı belgelenmiştir. Bu zenginlik, bölgenin stratejik konumu ve doğal kaynaklarıyla açıklanabilir. Adana, tarih boyunca sayısız olaya ev sahipliği yapmış ve kültürel açıdan önemli bir merkez olmuştur. Şehrin tarihine yapılan bu yolculuk, zengin ve renkli geçmişini keşfetmek isteyenler için büyüleyici bir deneyim sunar.

Editör: Sakarya Gazetesi