Ahıska Nekeleye Köyü Hırtıs arasında Ardahan’dan gelen Kura suyunun üzerinde, Uğuz taşı denen iki kapı boyunda bir kesme taş vardır. Bu taşı kurmak için Uğuzlar’dan iki kardeş, taşı bir taş ocağından keserek getirirler. Taşı Kura’nın kıyısına koyduktan sonra, öğle yemeği için evlerine giderler. Bu sırada, Uğuzlara göre ufak yapılı bir adam da onların evine konuk gider.
Uğuz’un atının torbası bir Somar (320-330 kg. kadar) arpa alır. Ufak adam, Uğuz’un gözünün koca bir kilim gibi duran atın torbasını doldurduktan sonra, gücü yetmediğinden atın başını eğdirir ve kolaylıkla arpa dolu torbayı hayvanın başına takar. Uğuz’un annesi bunu görünce oğullarına der ki, “Sonunda dünyayı bunlar ele geçirip yiyecekler.” Gören iki Uğuz kardeş, ufak adamın gücü ile büyük işleri başardığını, bu at torbası olayında gözleri ile gördüklerinden, Kura üzerinde kurmak istedikleri taş köprüyü yapmaktan vazgeçerler. Sonradan o uzun ve dev yapılı Uğuzlar, saflık ve hile bilmezliklerinden zamanla yok olup giderler.
Uğuzlar sık sık uyumazlarmış. Uyudukları zaman da yedi gün aralıksız uyurlarmış. "Uğuz’un uykusuna yattığı" sözü buradan gelir.