MS 1068 yılında Alparslan tarafından fethedilerek Selçukluların egemenliğine geçmiş, 29 Mayıs 1555 tarihinde imzalanan Amasya anlaşması ile Kanuni Sultan Süleyman tarafından Osmanlı İmparatorluğuna dahil edilmiştir. 1876-1877 Osmanlı-Rus savaşı sonunda savaş tazminatı olarak Kars ve Batum ile birlikte 13 Temmuz 1878'de Berlin Anlaşması ile Ruslara bırakılan Ardahan, 1918 yılında Brest-Litovsk Anlaşması ile tekrar Anavatan'a katılmıştır. Ancak, 30 Ekim 1918 tarihinde Ardahan'da kurulan Milli Şura Hükümeti tarafından Mondros Mütarekesi şartları reddedilmiş, Milli Şura Hükümeti Kurtuluş Savaşı sürecinde bütünleşerek Kazım Karabekir Paşa ve Halit Paşa komutasındaki ordumuz tarafından 23 Şubat 1921 tarihinde kurtarılmıştır.
Ardahan: Eski çağlardan itibaren Türk boyları
Ardahan'ın tarihi, eski çağlardan itibaren Türk boylarının bölgeye yerleşmesiyle başlamıştır. Yukarı Kür boylarının yazılı belgelerde anılmaya başlamasıyla "Tarih Çağı"na girdiği bilinmektedir. Sümerlerin çivi yazısını kullanan devletin ülkesi, güney komşuları Asurlular tarafından "Ur-Artu" olarak anılmıştır. Urartular, baş tanrıları Khaldi'ye göre adlandırılmışlardır. Urartu Kralı II. Sardur (M.Ö. 753-735), Çıldır Gölü güneybatısındaki Taşköprü Köyü kayalığına kazıttığı yazıtında, Çıldır-Ardahan ve çevresini "Ukhiemani" beyliğinden aldığını belirtmiştir. Bu dönemde bölgede Aryani kökenli kavimler yaşamıştır. Kimmerlerin gelmesiyle Ardahan ve çevresinde Türklük hayatı başlamıştır. İskit Türkleri, Kimmerleri bölgeden sürerek Kür, Çoruh, Aras ve Yukarı Fırat ırmakları boyunca yayılarak yerleşmişlerdir.
M.S. 646'da Yunanca yazılan ve sonraki yüzyıllarda Gürcüce'ye çevrilen "Kartlis-Çkhovreba" adlı tarih, Kimmerlerin Ardahan ve çevresindeki Kafkasların güneyine yerleşimini anlatmaktadır. Ardahan, tarih boyunca farklı medeniyetlerin etkisi altında kalmış ve farklı dönemlerde farklı hükümetlerin yönetiminde bulunmuştur. Bu dönemde Ardahan-Ahıska bölgesinde Kıpçak Türklerinin etkisi artmış ve bu döneme ait pek çok önemli olay yaşanmıştır.
MS 1080'de Kıpçaklar, Erzurum'daki Saltuklu Emirliğine bağlı Çavaket'ten İspir'e kadar uzanan bölgeleri alıp buraya yerleştirilmişlerdir. Ardahan ve çevresindeki Türk varlığı bu dönemde daha da güçlenmiştir. Ardahan, tarih boyunca farklı medeniyetlerin etkisi altında kalmış ve bu zengin tarih, günümüze kadar gelmiştir.
1334'te I. Beka'nın torunu I. Korkore Atabek unvanını alarak İlhanlılar ve Celayirlilerden sonra Karakoyunlular'a tabi oldu. Böylece Ardahan ve çevresinde Karakoyunlular dönemi başlamış oldu. 1386'da Kars'ı uzun ve zorlu bir kuşatmadan sonra alabilen ve aldıktan sonra yağma ettiren Timurhan ordusuyla Tiflis'e giderken Ardahan'da bulunan Kıpçaklı Atabekler de ona tabi oldu. 1405'te Timur'un ölümünden sonra Atabekler ülkesi yine Karakoyunlular'a tabi oldu. O zaman Ardahan ve çevresi Nahçıvan valiliğine bağlı olduğundan buraların haracı oraya ödeniyordu. 1463'te Karakoyunlular kendilerini sıkıştıran Apkaz karalına karşı Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'dan yardım istediler. Uzun Hasan, Temür bek idaresindeki bir orduyu yardıma gönderdi. Karakoyunlular, Akkoyunlular'ın yardımıyla düşmanlarını mağlup ettiler ve Ardahan dahil idarelerindeki yerler Akkoyunlular'a tabi oldu.
1472 yazında Akkoyunlular'a itaatten çıkan Atabek-Bahadur ile Kartli kralı ülkesine sefer eden Uzun Hasan, Ahıska ve Tiflis'i alıp, iki ülkeyi de Tiflis'e tayin ettiği kendi valisine bağladı. İşte bu sırada Ardahan Türkmanları denilen ve çoğu yaylakçı ve kışlakçı olup, giyimleri, kuşamları ve dokumaları ile, Oğuz töre ve geleneğini yaşatan, Hanak-Damal/Meşe Ardahan'da ki Türkmenler, Uzun Hasan tarafından Maraş-Altı’ndaki yerlerinden getirtilerek, hudut korucusu olarak buralara yerleştirildiler.
1477 yılındaki Akkoyunlu seferi tesiriyle, Yukarı Kür ve Çoruk boylarındaki Kıpçaklı Atabekler ülkesi, Çaklılar sülalesi elinde beş beyliğe bölündü:
- Merkezi Ahıska olup; Azgur, Altunkale/Edigön/Koblıyan, Poskhov ve üç Ardahan'ı da içine alan anakol Samçhike
- Merkezi Çıldır Akçakalası olup; Ahalkeleki de içerisine alan Çavaket
- Merkezi İmerhev olup yukarı Acara’yı da içine alan Şavşet-Maçakhalet
- Merkezi Ardanuç olan ve Artvin, Borçka ve Gönye'yi içerisine alan Kalarçet
- Merkezi Oltu olan ve Şenkaya, Bardız ve Narman'ı içeren Tao.
1479'da bu beş Atabeklikten üçüncüsü Fatih Sultan Mehmed döneminde Osmanlı Devleti’ne bağlandı. Trabzon sancağına bağlanan bu Atabekliğin halkı da gönüllü Müslüman olmaya başladı. 1514 yılında Yavuz Sultan Selim Çaldıran seferine giderken Çıldır'dan İspir’e kadar olan yerlere hükmeden Akkoyunlu Mirza Çabuk Bey sefer gidişi ve dönüşü esnasında Osmanlı ordusuna önemli ölçüde iaşe yardımında bulundu.
1551 yılında Erzurum Beylerbeyi Sarı İskender Paşa ordusuyla Şah Tahsmab’a bağlı Atabek II. Kayhosrov’un ülkesine yürüdü. 13 Mayıs’ta Ardanuç fethedildi. Ana koldan ilerleyen Paşa Göle, Hanak, Ardahan ve Hoçuvan kesimlerini alarak, Osmanlı hududunu Çıldır ile Poskhov’da Kısır ve Ulgar dağlarına dayadı. Atabekler hükümetinin son yurdu III.Sultan Murad çağında Safevi-Osmanlı savaşları sonucunda Osmanlı Devleti'ne bağlandı. Göle ve Hoçuvan'a Diyarbakır'dan getirilen Osmanlı Devletine sadık Kürt aşiretleri yerleştirildi. Bu aşiretlerin kökeni, Oğuzlara dayanan anonim Oğuz kaynakları Şerefname ve İskendername'ye göre Oğuzlara dayanmaktadır.
8 Ağustos 1578’de yüzbin kişilik ordu ile Ardahan’dan çıkan Serdar Lala Mustafa Paşa, İran’ın Çıldır hududundaki Begrehatun düzünde konakladı. Bu sırada İranlıların hakimiyetine yüz çeviren ve iki oğlu ile Altun Kal’a hakimesi olarak Edigön’de bulunan, Atabek II. Khoshorv’un ölümüyle dul kalan İmed Hatun'un elçisi ve itaatnamesi serdar’a ulaştı. Serdar’ın emriyle o gün şafakla Poskhov’a giren Ardahan Sancakbeyi Abdurrahman, Vale kalasını da savaşsız fethetti. 9 Ağustos 1578 sabahı hududu geçip Şeytan Kalesi’ni de topla alan Osmanlı Ordusu ilerlerken, geceden pusuya yatmış kalabalık İran ordusuyla Çıldır gölünün kuzeyindeki düzlükte kanlı bir savaşa girdi. Muharebeyi Osmanlı ordusu kazandı. Çıldır meydan muharebesi 1514 Çaldıran Savaşı'ndan beri İran'la yapılan ikinci muharebe olarak bilinmektedir.
Aynı gün Abdurrahman Bey'in Ardahan Sancağındaki askerleri Ahıska, Tümük, Hırtıs ve Ahılkelek kalelerini işgal etti; Çıldır Akçakale'si de alındı. Lala Mustafa Paşa, itaat edip Müslüman olan İmed Hatun'un oğluna kendini hatırlasın diye Mustafa adını verdi. Anadilleri temiz Türkçe olan Atabekler Ülkesi halkı Müslüman oldu. Bundan sonra kurulup gelişen Ahıska ve Ardahan medreselerinden birçok şairler, bilginler, paşalar yetişti. Çıldır Eyaleti 1647'de Evliya Çelebi'nin tanık olarak belirttiği gibi, Anadolu'nun İran hududunda erler yatağı olarak serhadlık etti. Bu durum 1828'deki Rus istilasına kadar sürdü.
MS 1064-1578 döneminde, 1068 yılında iç karışıklıkları yatıştıran Sultan Alparslan, II. Batı Seferine çıkarken, barışı bozup Bizans'ın kışkırtmasıyla akınlara başlayan Apkaz-Kartli kralı IV. Bagrat'ın ülkesine yöneldi. Tiflis'i Caferoğulları Emirliğinden alıp, orada kışladıktan sonra 1069'da karlar erirken ordusuyla Ardahan'a geldi. Buradan kuzeyde Meşe Ardahan/Vardosan (Yamaçyolu) çevresine gelince (bugün halkın Camuşkıran Fırtınası dediği) "abrelin beşi" 18 Nisan günü çıkan kar fırtınasında çok zorluk çekildi. Selçuklu kaynakları bu bölgeyi şöyle tanıtıyor: "Kenan oğlu Nemrud'un sakin olduğu ve oradan kule yaparak göklere çıkmak istediği memleket (Yani Uğuz efsanesinde de adı geçen Hanak kesimi) alınarak harap edildi. Onun doğu yanındaki memleketi de (Büyük Ardahan) alarak, burada bir mescit yaptıran Sultan, 1069'da (Mayıs ortasına yakın) IV. Bagrat'ın barış isteğini kabul edip onu tekrar haraca bağladıktan sonra, Gence üzerinden İran'a döndü. 1075 yılında Kutalmışoğlu Süleymanşah İstanbul'un yanı başındaki İznik şehrini alarak Türkiye-Selçuklular'ı Devletini kurdu. Kısa bir zaman sonra ihtilaller ile bunalan Bizans'ın içişlerine karışacak ve onlardan haraç alacak güce erişti. Bu sırada Aras ve Ardahan'ı da içine alan Kür boyları da yeni Türkmen göçleri ile doluyordu. Aynı dönemde, güçlenen Apkaz-Kartli kralı II. George Kars ile Meşe Ardahan'ı geri almıştı.
1080 yılında Sultan Melikşah'ın Danişmendli Emir Ahmet Başbuğluğunda gönderdiği bir ordu, bir yıldır işgal edilen Kars ve Meşe Ardahan'ı geri aldı. Apkaz-Kartli kaynağı "Kartlis-Çkhovreba"da Ardahan sancağının bütününün fethedildiği Kol zaferini müteakip, bu yerlere Türkmen göçlerinin gelip yerleşmeleri şöyle anlatılıyor: "Bu sırada Anadoluya Turki-Koçevniki göçebeler ve sürüleriyle yerleşmeye giden iki büyük Emir, yollarını değiştirip Çekirge gibi ülkemize yayılarak işgal ettiler. Savşet, Acara, Samçikhe (Ardahan, Posof, Ahıska, Ahılkelek ve Çıldır çevresi) hep Türklerle doldu. Dağlara, Mağaralara kaçan Hristiyan ahali giderek azaldı; Kilise ve Manastırlar sahipsiz kaldı