Verimli arazileri ve uygun iklim şartlarıyla çevrili olan bu yer, çağlar boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Çukurova'nın yerleşim tarihine ışık tutan Kozan ilçesi, Anadolu-Suriye eski ticaret yolunun üzerinde bulunmasıyla ticari açıdan büyük bir öneme sahiptir.
Kozan'nın tarihi
Kozan'ın tarihi, eski çağlara kadar uzanır ve bölgede en az 10 farklı medeniyetin varlığı arkeolojik kazılarla kanıtlanmıştır. M.Ö 3. binyılda, Güney Anadolu sahil ovalarında Hitit vesikalarında adı geçen Luvi (Luwi) kavimleri yaşamaktaydı. Mersin-Yümüktepe ve Tarsus-Gözlükule kazıları, bu döneme ait Erken Tunç Çağı kültürünün izlerini ortaya koymuştur. Luvi kavmi, Ege göçlerinden sonra Kilikya bölgesinde varlığını sürdürmüş ve Çukurova'da Huriler tarafından Kizzuwatna adında bir krallık kurulmuştur. Bu durum, Hitit Kralı Zidanza'nın bu krallıkla barış yapmak zorunda kalmasına yol açmıştır.
Kozan ve çevresindeki bu zengin tarih, coğrafi konumuyla da desteklenmiştir. Toros Dağları'nın doğal sınırlarıyla çevrili olan bölge, farklı uygarlıkların etkileşimine tanıklık etmiştir. Bu nedenle Kozan'ın tarihini değerlendirirken sadece yerel bir perspektiften değil, aynı zamanda bölgesel ve ulusal bir bağlamda da ele almak önemlidir. Bu tarihî miras, Kozan'ı sadece yerel değil, küresel bir öneme sahip bir yer haline getirmiştir.
M.Ö 2. binyılın ortalarında Hititlere bağlı bir krallık olarak varlığını sürdüren Kizzuwatna Krallığı, uzun süreli bir başarı elde edemeyerek çöküşe geçmiştir. Kizzuwatna Krallığı'nın ardından, M.Ö 1500-1331 yılları arasında bölgeye Arzawa Krallığı egemen olmuştur. Bu krallık doğu kökenli olup, sürekli olarak Hititlerle mücadele etmiştir. M.Ö 1900-1200 yılları arasında Anadolu'nun büyük bir bölümüne hükmeden Hititler, Çukurova'yı "Uru Adania" olarak adlandırmışlardır. Hititler döneminde tarım ve hayvancılık bölgede büyük gelişme göstermiştir.
Ancak, M.Ö 1200'lü yıllarda Hititlerin çöküşüyle birlikte (M.Ö 1200'ler) yöreye Kue Krallığı hakim olmuştur. Hitit İmparatorluğu'nun yıkılmasının ardından kurulan Kue Krallığı, uzun süre Çukurova'da hüküm sürmüştür, ancak M.Ö 720'lerde Asurlular tarafından fethedilmiştir. Asurlular, bölgeyi M.Ö 713-663 yılları arasında kısa bir süreliğine sömürge olarak kullanmışlardır. Daha sonra Kilikya Krallığı (M.Ö. 663-612) bölgeye egemen olmuş, ancak M.Ö 612'li yıllarda Pers İmparatorluğu'nun kontrolü altına girmiştir. Pers İmparatorluğu'nun hakimiyeti M.Ö 333 yılında Büyük İskender tarafından sona erdirilmiş, ancak Makedonya İmparatorluğu'nun hakimiyeti de kısa süreli olmuştur.
Büyük İskender'in ölümünün ardından İmparatorluğu, İskender'in komutanları arasında bölüşülmüş, Çukurova ve çevresi Selefkos İmparatorluğu'nun kontrolüne geçmiştir. Selefkoslar, bölgeyi uzun bir süre idare etmiş, ancak sonrasında Roma İmparatorluğu'nun etkisi altına girmiştir (M.Ö 112-M.S 395). Roma döneminde, Çukurova imar edilmiş ve birçok anıtla süslenmiştir. M.S 395'te Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasının ardından Adana ve çevresi Doğu Roma İmparatorluğu'nun (Bizans) egemenliğine girmiştir.
M.S 704 yılında bölgede İslam akınları başlamış, İslam komutanı Halid bin Velid liderliğindeki Müslüman güçler, Misis yöresinde kaleleri fethetmiş ve ilk camiyi inşa etmiştir. Bu dönemle birlikte Emevi Devri başlamıştır. M.S 8. yüzyılda Emevi hakimiyeti sona ermiş ve Abbasi İmparatorluğu dönemi başlamıştır. Ancak, M.S 1071'de Malazgirt Zaferi'nin ardından Anadolu'ya yönelen Türkler, Çukurova bölgesine yerleşmeye başlamıştır. Bu dönemden itibaren bölge, Türklerin etkisi altında şekillenmiş ve zengin kültürel mirasını Türk medeniyetiyle birleştirmiştir.