Mezopotamya'nın etki alanına giren bölgede kilin, öğrenmenin temel belirleyici faktörü olduğu düşünülmektedir.

Mardin: Kültürleri içinde barındıran şehir

Mardin, farklı dil, din ve kültürleri içinde barındıran bir mozaik oluşturarak, özellikle Mezopotamya ve Mısır gibi bölgelerde görülen büyük birlik ve beraberliği sergiler. Tarihsel süreçler boyunca çeşitli dönemlerden geçmesine rağmen, bu şehir Mezopotamya'nın önemli bir kenti olarak varlığını sürdürmüştür.

Otobüs seferlerinde yeni düzenleme: Bu iki şehir güzergâhtan çıkarıldı! Otobüs seferlerinde yeni düzenleme: Bu iki şehir güzergâhtan çıkarıldı!

Mardin, Müsteriyen Dönemi'nden (MÖ 50 bin) itibaren yerleşim yeri olarak kabul edilen bir kenttir. Hububat üretiminin başladığı dönemlerde sürekli yerleşim alanları oluşturarak önemli bir ekonomik merkez haline gelmiştir. Jermo'nun Neolitik yerleşiminden itibaren 3 bin yıllık geçiş dönemlerini gözlemlemek mümkündür. Mardin'in tarihinde, Dicle'den Akdeniz'e kadar uzanan süreçlerde site devletlerinin egemen olduğu dönemler belirginleşir.

Özellikle Tell Halaf sürecinde, Habur Nehri üzerindeki bir yerleşim yerinde bakırın işlenmeye başlanması (MÖ 4 bin 500), teknik gelişmelerin artışını simgeler. Bu dönemde hububat ve evcil hayvanlar daha belirgin hale gelirken, tekerlekli araçlar, taş kaplamalı yollar ve yüksek dereceli fırınlar gibi teknolojik ilerlemeler gözlemlenir. Mardin'in en eski yerleşimcileri arasında, Sümerlerden başka, Akadlar veya Akadlardan önce Kuzey Mezopotamya'da ortaya çıkan ve Hurilerin ataları veya yakın akrabaları olan Subarular da bulunmaktadır.

Bu şekilde, Mardin'in zengin tarihini ve medeniyetini taş ve kil gibi temel hammaddelerle şekillenen benzersiz özellikleriyle birlikte değerlendirebiliriz.


Mardin'deki bu unsurların mevcudiyeti bilinmesine rağmen, geçmişleri ve göç rotalarıyla ilgili kesin ifadeler bulunmamaktadır. Ancak, bu etkilerin şimdiye kadar belirtilenden daha fazla olması muhtemeldir. MÖ 4'üncü ve 3'üncü binyıllardaki dönüşümlerle birlikte, tarih öncesi karanlık dönemler sona ermiş ve yazının ortaya çıkışıyla ilerlemeler başlamıştır.

MÖ 3 bin civarında, muhtemelen Sümerlerin Erech'teki merkezinde, silindirik mühür ve yazının ortaya çıkmasıyla birlikte taş kullanımı binalarda başlamıştır. Bu dönemde yazı, isimleri, konuşmayı ve hareketleri temsil eden şekillerden oluşan bir sistemle gelişmiştir. Akad Hanedanlığı'ndan önce yazılan dokümanların büyük çoğunluğu Sümer dilinde yazılmıştır. Sümer dili, isim veya fiil köküne önek ve soneklerin eklenmesiyle bitişken bir dil olup, Mardin'in MÖ 4'üncü binyılda birçok farklı unsurdan etkilendiği bir dönemdi.

Sümerlerin yönetimdeki rollerine rağmen, diğer unsurların tarihi rolleri hiçbir zaman diğerlerinden aşağıda olmamıştır. Mezopotamya'da Sümer şehir devletlerinin gelişimi, daha sonraki yarım milenyumda gözlemlenmiştir. Sümerler, gelecekteki iki milenyum boyunca Mezopotamya kültürünün çoğunu şekillendirmişlerdir.

MÖ 2350-2000 yıllarında varlık gösteren Akadlar ve diğer Akad öncesi ismen bilinmeyen Semitik devletler, göçebe bir hayat sürdükleri ancak koyun ve keçi sürülerine sahip oldukları için sulu alanlardan uzaklaşmadıkları görülmüştür. Bu dönem, Mezopotamya tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilir; çünkü bu süreçte ilk imparatorluk olan Akad İmparatorluğu ortaya çıkmıştır. Akadlar, Sümerlerle benzer bir şekilde önemli bir rol oynamış ve yöneticileri Sargon, Rimuş, Maniştusu, Naram-sin ve Şar-kali-şarri ile 142 yıl hüküm sürmüştür.

Babil Dönemi, Hamburabi'nin birleşik krallığında (MÖ 1749-1712) zirveye ulaşarak Sümerlerin rönesans dönemidir. Bu dönemde Mezopotamya, küçük devletlerin bir mozaikini oluşturuyordu. Hamburabi, politik birlikteliği güçlendirerek kendisinden önceki yöneticilerden daha güçlü oldu. Ancak, oğlu Samsuiliuna döneminde (MÖ 1749-1712) Babil İmparatorluğu büyüklük olarak çöküş dönemine girdi. Politik birlikteliğin gevşekliğine rağmen, Babil Dönemi entelektüel gelişim ve çoğalma açısından zengin bir dönemdi.


Mardin, Yavuz Sultan Selim döneminde, 1516 yılında Osmanlı topraklarına katıldı. Osmanlı Devleti, 16. yüzyılda zirveye ulaşmasına rağmen, daha sonraki dönemlerde iç ve dış sebepler, önceki etkili yönetimlerin modernize edilmemesi, gerekli reformların yapılmaması nedeniyle gerilemeye başladı. Ticaret yollarının değişmesi, endüstriyel devrimin gerçekleşememesi ve modern askeri tekniklerin uygulanmasındaki gecikmeler, Osmanlı Devleti'nin çöküşünü hızlandırdı.

Osmanlı Devleti'nin çöküşündeki önemli etkenlerden biri de Fransız Devrimi sonrasında ortaya çıkan ayrılıkçı ve milliyetçi akımlardı. Birinci Dünya Savaşı sırasında, 16 Mayıs 1916'da imzalanan Sykes-Picot Anlaşması ile Osmanlı Devleti'nin parçalanması planlandı. Bu anlaşma çerçevesinde, Mardin de dahil olmak üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin İngiliz ve Fransız güçleri arasında paylaşılması hedeflendi.

Mustafa Kemal Paşa'nın liderliğinde, Mardin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'ne (23 Nisan 1920) ve Cumhuriyet'in 1923'te ilanından önce işgale karşı güçlü bir direniş gösterdi. Bu süreçte Mardin, milli mücadele çerçevesinde önemli bir rol oynayarak Türkiye'nin bağımsızlığını koruma çabalarına katkıda bulundu.

Genel olarak tam bağımsızlığı hedefleyen Misak-ı Milli ilan edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin toplanmasının ardından Ankara'daki meclise katılmak üzere her ilinden beşer milletvekili seçilmesi kararı alındı. Ayrıca, İstanbul Meclisi üyeleri de Ankara'da yeni oluşturulan meclise katılmak için davet edildi. Bu bağlamda, 1919'da Mardin'den seçilen Derviş Vural da İstanbul Meclisi üyesi olarak Ankara'daki yeni meclise katıldı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının ardından Mardin, ülkenin önemli bir şehri haline geldi. Dünya genelinde istikrarın zayıfladığı bir dönemde, Mardin, konumu itibariyle tarihindeki eski ihtişamlı günlerine geri dönmeye başlıyor. Aynı zamanda, Akdeniz'den İran'a ve Anadolu'nun kuzey-güney ekseninden Mezopotamya'ya kadar uzanan tarihi ticaret rotasının önemli bir kavşak noktası olma hedefine hızla ilerliyor.

Kuzey Mesopotamya'nın beşiği olarak kabul edilen bu eşsiz kent, tarihteki önemli rolünü yeniden oynamak üzere "Kil Mührü"nü eline almış durumda. Mardin, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve kültürel zenginlikleriyle öne çıkmış bir şehir olarak, bu yeni dönemde de önemli bir aktör olmaya devam ediyor. Geçmişiyle geleceği arasında köprü kuran Mardin, ulusal birlik ve bağımsızlık mücadelesine sağladığı katkı ile Türkiye'nin modern tarihinde önemli bir yer edinmiştir.

Editör: Sakarya Gazetesi