Yalova tarihi, bataklık bir alanda olup, il merkezinin bulunduğu yerde ise daha sonradan yerleşim başlamıştır. İlin güneyinde, Antik Çağ'da Arganthonios olarak bilinen Samanlı Dağları uzanmaktadır, bu da bize yöredeki yerleşimin İ.Ö. 2000'lere, yani Hattı-Hitit dönemine kadar gittiğini gösterir.
Kent merkezi yakınında bulunan kaplıcalar, Antik Çağ'da Pythia Therma olarak adlandırılmıştır. Bu şifalı sıcak maden suyu kaynakları, tarihi boyunca kentin büyümesine ve tanınmasına katkıda bulunmuştur.
Yalova: Zengin tarihi
Yalova yöresi tarih içinde Bitinya, Roma ve Doğu Roma (Bizans) toprakları içinde yer almıştır. Antik dönemde yerleşmenin tam adı bilinmemekle birlikte, PYLOPYTHİA ve XENODOCHİON isimlerinin kullanıldığı çeşitli kaynaklarda belirtilmiştir. Günümüzdeki Hersek ve Çiftlikköy arası, Roma ve Doğu Roma (Bizans) İmparatorlarının yazlık sayfiye kenti olarak tercih ettiği bir bölge olmuştur.
Bölge, Haçlı seferleri sırasında önemli tahribata uğramıştır. Selçuklular, 1096'da Hersek Köyü civarında Haçlı öncülerini püskürtmüş, 1301'de Koyunhisar'da Bizanslıları yenecek ve Osmanlılar, 27 Temmuz 1302'de Bafeus Muharebesi'nde büyük bir zafer elde edecektir. Bu olay, bazı tarihçiler tarafından Osmanlı Devleti'nin kesin kuruluş tarihi olarak kabul edilmiştir.
Osmanlıların Yalakdere Vadisi'ni ve Hersek civarını ele geçirememelerine rağmen, Yalova yöresi 1337'de Yalakonya Kalesi ve Çobankale'nin düşmesiyle Emir Ali tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.
XV ve XVI. yüzyıl tarihçileri, bölge için YALAKOVA ve YALAKABAD adlarını kullanmışlardır. Bu tarihi zenginliklere sahip olan Yalova, hem doğal güzellikleri hem de tarihi geçmişi ile dikkat çeken önemli bir yerleşim yeridir.