50 yıl önce;
Çalışan emekli olduğunda aldığı ikramiye ile, ev sahibi oluyor.
Evi varsa iş yeri kuruyordu.
Emeklilik refah düzeyinin yükselmesi anlamına geliyordu.
Şimdiki gibi; yoksulluğa mahkum olmazlardı.
Bir emekli maaşı 4-5 kişilik ailelere rahatlıkla yeterdi.
Şimdi; iki emekli bile 4-5 kişilik aileleri geçindiremiyor.
****
50 yıl önce;
TRT ülkenin tek televizyon kanalıydı.
Tarafsız yayın anlayışı vardı.
Halkın televizyonuydu.
Şimdi; tek taraflı bir yayın yapıyorlar.
Yaygın basında bazı gazetelerin durumu da pek farklı değil.
Taraf olmuşlar.
Gazetecilik dışında yapmadıkları iş yok!
****
50 yıl önce;
İşe adam alınırdı.
Adama iş bulunmazdı.
Şimdi; değişti her şey.
Liyakate değil, siyasete ve parti rozete bakılıyor.
Merkezi yönetim olur vermeden kamuda işe girmek zor.
****
50 yıl önce;
Belediyelere işçi alınacaksa hep bana denilmezdi.
Partizanlık yoktu.
Siyasi görüş gözetilmeden.
Liyakat sahibi insanlar seçilirdi.
****
50 yıl önce;
Futbolun başında spor adamları vardı.
Futbol ile ilgili sorunlar, TFF'de çözülüyordu.
TFF yönetimi tarafsızdı ve siyasi iradenin etkisi altında değildi.
Futbolu futbol adamları yönetiyordu.
Siyasetçi iş adamları değil...
SEN KARIŞMA İDRİS...
Gazeteciliğe başladığımız yıllarda, kentteki gazete patronları manşetlerden birbirini suçlardı.
Belden aşağı suçlamalar.
O yıllarda gazeteler abonelik sistemi ile çalışıyor.
Aboneyseniz kapınıza geliyor.
Bayilerden satış yok!
Yani, kendileri yazıyor, kendileri okuyor.
****
O yıllarda çok anlatılan bir anekdot...
Sahipleri kardeş olan üç gazete var.
Bu gazetelerden ikisi kapışmışlar.
Birbirlerine gazete manşetlerinden suçluyor ve cevap veriyorlar.
Ne yolsuzlukları kalıyor, ne de hırsızlıkları.
Üçüncü kardeşleri İdris gazete manşetleri üzerinden yapılan bu kavgaya daha fazla dayanamıyor ve gazetesinde manşetten kardeşlerine sesleniyor. 'Yeter artık kardeşler'
Ertesi gün iki gazetede de aynı manşet.
"Sen karışma İdris!"