Sarı tonlarından mora, eflatun renklerinden beyaza kadar değişen çiğdem çiçekleri, soğanları toprak altında uykuya dalıp, karların erimesiyle birlikte genellikle şubat ile nisan ayları arasında doğanın taptaze bir renk cümbüşü oluştururlar.
Çiğdem, sadece doğanın güzelliklerini süslemekle kalmaz, aynı zamanda bu toprakların binlerce yıllık tarihinde de önemli bir yere sahiptir. Anadolu topraklarında, tarih boyunca var olan uygarlıkların kültüründe izler bırakmıştır. Örneğin, Hitit uygarlığı, bu topraklarda ilk merkezi devleti kuran medeniyet olarak bilinir. Hitit dilinde çiğdemin adı "An. Tah. Sum" olarak geçer. Çiğdem, bu dönemde özel bir öneme sahipti; çiçeğin açtığı ilk günlerde "Bahar Bayramı" adı verilen özel bir kutlama yapılırdı. Ayrıca, bereket tanrısı Telepinu'nun geri dönüşü de bu kutlamalarla coşkuyla karşılanırmış.
Ankara Çiğdemi: Eski medeniyet
Antik Mısır uygarlığına ait 5.000 yıllık papirüslerde de çiğdem bitkisiyle ilgili bilgiler bulunur. Bu eski medeniyetin şifalı bitkiler arasında yer verdiği çiğdem, sağlık ve doğanın gücüyle ilişkilendirilmiştir.
Bu tarihî ve doğal zenginlik, çiğdem bitkisinin sadece bir çiçek olmanın ötesinde, insan kültürü ve doğayla olan derin ilişkisini temsil ettiğini gösterir. Çiğdem, doğanın bize sunduğu mucizelerden biridir ve tarih boyunca insanların hayranlıkla seyrettiği, ilham aldığı bir güzelliktir.