11 yıl boyunca ÖSS, KPSS, ÜDS, KPSS gibi sınavların soruları çalındı.
Ergenekon Kumpası yüzünden orduda neredeyse subay kalmadı, devletin kozmik odasına ajanlar sokuldu. Yıllarca yol arkadaşlığı yaptıkları terör örgütü 17-25 Aralık belgelerini ortaya döktü, ülkede darbeye kalkışıldı. Pkk’nın ayağına çadır mahkemeler götürüldü, çözüm süreci diye Pkk’ya yapılmayan operasyonlar Hendek olaylarıyla bitti. 793 şehit verildi.
Yunanistan, Lozan Antlaşmasının şartlarına göre asker çıkaramayacağı adalara ordu konuşlandırdı.
Yol geçen hanına dönen sınırlarımızdan onlarca üçüncü dünya ülkesinden insanlar giriş yaptı, demografik yapı geri dönüştürülemez şekilde bozuldu.
Tüpraş Petkim, Tekel, Şeker Fabrikaları, Turk Telekom, Seka, Limanlar, Tank Palet Fabrikası ve daha niceleri satıldı. Türkiye tarımda net ihracatçı bir ülke konumunda iken ithalatçı bir ülke konumuna getirildi. AKP iktidarıyla birlikte Türkiye, buğdaydan, mısıra, soyadan, tütüne, canlı hayvandan kırmızı ete, nohuttan mercimeğe kadar neredeyse her ürünü ithal eder hale geldi.
Eğitim kalitesinde 137 ülke arasında ancak 99. sırada yer bulabiliyoruz.
Deprem oldu günlerce şehirlere girilemedi, Kızılay çadır sattı. Türk Lirasının değeri bitti en büyük banknotla bir kilo kıyma alınamaz hale geldi. Yargı’ya duyulan güven sıfırlandı, yargıdan adalet bekleyen vatandaş kalmadı. Ülkenin rejiminin oylandığı gün bir anda mühürsüz oy pusulaları geçerli sayıldı.
İnsanları domuz bağıyla öldüren, Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ı şehit eden Hizbullah, tutuklu kalmadı, tutuklu kalması bir yana ittifaklarda kendine yer buldu. Türkiye Dünya çapında aranan uyuşturucu baronlarının fink attığı, silahlı çatışmalara girdikleri bir yer haline geldi
Her alanda liyakat bitti, nitelikli meslekler niteliksiz hale geldi.
Şam’da namaz kılacağız derken, milyonlarca göçmen ülkeye doldu.
Soma’da madenci yakınına yerlerde tekme atıldı.
‘Küçüğün rızası’ ‘Bir kereden bir şey olmaz’ söylemlerini duydu bu kulaklar.
‘Bunlar böyle, bunlar çürük, bunlar sürtük,’ dedi bir ülkenin Cumhurbaşkanı, vatandaşına.
‘Kadın kahkaha atmayacak’ da denildi üstelik. Hepimiz gözümüzle gördük, kulağımızla duyduk.
Kadına yönelik şiddete yönelik eğilim yüzde bin 400 yani 14 kat arttı.
Ve biz tüm bu olanlara ses çıkarmazken, günlerdir bir seccadedir gidiyor. Emeğimiz, canımız, vatanımız, milli servetimiz kutsal değil, peygamber döneminde var olmayan, herhangi bir insanın eliyle dokuduğu bir kilim kutsal öyle mi?
Bu memlekette 60 gün önce insanlar cenazelerini, üzerinde kıyafetleriyle, çöp poşetlerinde, iş makinalarının topluca üzerlerine yığdığı toprakla, yıkayamadan, namazlarını kılamadan defnettiler. Enkazdan çıkan yakınlarının cesetlerini, yardımsızlıktan, kimsesizlikten, ne yapacaklarını bilemeyip sırtlarında, araçlarının arka koltuğunda taşıdılar. İmar afları yüzünden elli bine yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Bir çoğu hâlâ kaldırılamayan enkazların altında. Bedenleri molozlarla birleşti. Çıkarılamadılar.
Ama gündemimiz alelade bir kilim ve ‘kilime basmak günah’ öyle mi?
Hayatın mutlak doğruları yoktur. Fikirler değişir. Yanlışa yanlış demek vicdani bir meseledir.
İçinize sinmiyorsa bu yaşananlar, hesap sormanın vakti gelmiştir.