Deprem ile ortaya çıktı ki;
Bina yapılıyor, ama gereği gibi denetlenmiyor.
Denetleme sorumluluğunu üstlenenler kurumlar görevlerini tam yapmıyor.
****
Deprem değil bina öldürür diyoruz ama;
Binalar yapılırken, ne zemine bakıyoruz, ne kullandığımız demir ve çimentoya.
Demir ve çimentoya harcamadığımız paraları iç mekanlara harcıyoruz.
Lüks konutlar adı altında kendimize lüks tabutlar yapıyoruz.
****
Binaların denetleme görevi bulunan belediyelerin meclislerinde
neden bu kadar çok müteahhtit var diye sormuyoruz.
****
Eskişehir altından fay geçen şehirler arasında yer alıyor.
Fayın geçtiği yerler belli.
Peki; bu fayların üzerinde yerleşim yerleri yani binalar var mı?
Eğer varsa; neden izin verildi?
****
Riskli alanlar mahalle mahalle belirlenmiş.
Ama herhangi bir imar yasağı çıkarılmamış.
Kentte riskli alanlara ve zemin sıvılaşması bulunan bölgelere neden imar izni verildiği de sorgulanmalı.
****
Fotoğraf 1956 depreminden benim oturduğum Hoşnudiye Mahallesi Safiyet sokaktan çekilmiş. Arka planda DDY lojmanları var.
Fotoğraf dünü bugünü ile Eskişehir grubu sayfasından Y. Yastıkçı'nın Kolleksiyonundan alınmıştır.
Depreme karşı önlem almayı unutmayalım...

********

BİZİM KUŞAK... 

Biz sinemada üç film birden izleyen bir kuşaktık...
****
Film izlerken bir külah çekirdeği bitiren, beyaz gazoz-simit ile açlığımızı gideren çocuklardık...
****
Hafta sonu Eskişehirspor maçlarına giderdik, yoksa Şeker Stadına amatörleri izlemeyi severdik...
****
Adalar'daki lunaparkta penaltı atardık. Kazanacağımız hediye bahaneydi maksat spor olsun...
****
Biz futbolu minyatür kale mahalle maçlarında öğrendik...
****
Tribün kültürünü sinemalarda film arasında gösterilen Latin futbol maçlarındaki tribünlerindeki coşkudan  öğrendik...
****
Çizgi roman okuyan bir kuşaktık. 'Al götür, oku getir' diyen kitapçılardan ve sıcaksularda kitap kiralayan seyyar çizgi roman mekanının müdavimiydik...
****
Biz 'gırgır mizah dergisini' alabilmek için hafta sonlarını iple çekerdik...
****
Evimize gazete giren, gazete okuyan bir kuşaktık...