Geçen gün telefonla Oral Büyüksarı aradı: 
-Sayın Valim dedi, “Eskişehir Tanıtım Gurubu” olarak kentimize hizmet etmiş, Eskişehir’imizin ulusal ve uluslararası alanda tanıtımına katkı sağlamış kişi ve kurumlara her yıl düzenlenen törenle ödüller veriyoruz. Bu yılki tören, 18 Kasım Cumartesi akşamı Gaga Restaurant’da yapılacak. ETG’nin 13’üncü, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş yılı münasebetiyle 6 dalda ödüller verilecek.  Yaptığınız unutulmaz hizmetler sebebiyle seçici kurulumuz sizi de ödüle layık buldu. Bekliyoruz.  

Oral Büyüksarı’yı ta görev yıllarımdan, memleketine aşk derecesinde bağlı bir genç olarak tanıdım. 
Hep bir şeylere hazır, atak, enerji küpü maşallah.  
Kendisi uzun yıllar Ankara bürokrasisinde çalıştı ve tecrübe kazandı. 
Şimdi ise kaptan pilot... 
Pilotluktan da öte, Atatürk’ün, yıllardır ihmal ettiğimiz, “İstikbal göklerdedir” ilkesi istikametinde havacılık sektöründe de takdire şayan çalışmalar yapıyor. 
 

Oral Büyüksarı ve ekip arkadaşlarının,  Eskişehir Tanıtım Grubu’nu  kurdukları 2011 yılından bu yana, şehrimize hizmet edip emeği geçmiş, şehrimizin tanıtımına gönüllü katkı sağlamış kimseleri ödül vererek onurlandırdıklarına tanık oluyoruz. 
Alın terini, göz nurunu ve emeğini bu topraklara akıtmış insanları unutmamak, onlara vefa göstermek insanî ve vicdanî bir davranıştır. 
Bundan böyle bu topraklara hizmet etmek isteyen insanlara hem örnek olur ve hem de onların motivasyonunu artırır. 
O yüzden atalarımız,“Marifet iltifata tabidir” diye boşa dememişlerdir. 
 

Ödül konusuna gelince... 
Memleketimizde bir ödül furyasına tanık oluyoruz.  
Şayet verilen ödüller kamu vicdanında genel kabul buluyorsa değerlidir ve amaca uygundur. 
 
Bendeniz de, uzun meslek hayatım boyunca sayısını bilemeyeceğim kadar ödüllere layık görüldüm. 
Nedense o ödüllerin samimiyetini hep sorgulamışımdır ve içime tam da sinmemiştir. 
Çünkü görevdeydim. Güç ve iktidar vardı. 
Fakat bu ödül başka... 
Emekli olup görevden ayrılalı on yılı geçti. Şimdi kendi köşemdeyim. 
Yıllar sonra hatırlanıp takdir edilmek... 
Vefa denilen şey tam da budur.  
Deme ki, dedim içimden, “Vefa denilen manevî kıymet, sonbahar rüzgarları önünde savrulup giden bir güz yaprağı” değilmiş.

Ödüle layık görülenler arasında yakından tanıdıklarım da vardı.
Hepsi de hizmetleriyle topluma ders olacak insanlar.
Mesela İlyas Küçükcan: Uzun yıllar Seyyid Battal Gazi Vakfı’nın hem kurucusu, hem de eski eserlerin korunması ve kültür çalışmalarıyla şehrimize çok hizmetler yapmış bir KOCA ÇINAR…
Sırrı Kabadayı: İyi ve başarılı bir eğitimci ve yönetici olduğunu herkes bilir.
Bilhassa mesleki eğitim konusunu ülkemizde en iyi bilenlerdendir
Okul-sanayi işbirliğini sağlayarak çocuklarımızı daha öğrenci iken sanayi ile tanıştıran insandır.
“GÜVENLİ GELECEK, MESLEKİ EĞİTİM İLE GELECEK!…”  ilkesini kendisine şiar edinmiş örnek bir eğitimcidir. 
Celâlettin Sarar: dünya çapında bir marka yaratarak ilimize ve ülkemize değer katmış bir ailenin evladı. Yakın zamanda aramızda ayrılıp rahmetli oldu.
İlhan Yalçın: Özüyle sözüyle o güzel insanı geçen de bir vesileyle yazdım. Sevgili Yaşar Abacı’yla birlikte Eskişehir’in ilk özel televizyonu Kanal 26’yı, bütün güçlükleri aşarak uydu üzerinden dünyaya açtılar.
Bir anlamda Eskişehir’imizi, gurbetteki her hemşerimizin ayağına götürdüler.
O da aramızdan erken ayrıldı.
Amigo Orhan: Eskişehirspor’umuzun ve milli takımın unutulmaz AMİGO’su idi. Uzun uzun anlatmaya gerek yok; onu herkes dünyanın en büyük orkestrasının maestro’su olarak bilir.
Ben de o yıllarda o muhteşem orkestranın adı bilinmez bir neferiydim.
*
Burada ismini sayamadığım daha birçok değerli insana ödüller verildi.
Gece kalabalık ve muhteşemdi ve müzikle renklendi.
*
Baktım da, ETG Genel Koordinatörü Oral Büyüksarı, ETG Başkanı Orhan Arat, Ege Tv. Bölge Koordinatörü Akif Çayır, Menderes Havalimanı yöneticilerinden Ali Çakır ve diğer ekip arkadaşlarının çalışmaları sadece ödül vermekle sınırlı değil.
Bilecik, Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar (BEKA) platformu kurmuşlar.
Yılların biriktirdiği müzminleşmiş sorunlara çözüm bulmak için bölgesel bazda düşünüyor ve çalışmalar yapıyorlar.
Hepsinin de gözlerinde, padokta eşinen, gem vurulmaz soylu atların sabırsızlığını gördüm. 
Dilerim başarırlar. 
Ve ileride bu çalışmaların semeresini yazmak bize nasip olur.