“Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek isterdim. Ama bugün akıllıyım, kendimi
değiştiriyorum.” Hz.Mevlana
Biri Thales’e sorar;
Sana göre dünyada biricik devamlı olan şey nedir?
‘Ümit’ diye cevap verir düşünür. ‘Zira bizi en son bırakan budur.’
Peki, öyleyse en kolay olan şey nedir? diye sorulunca,
‘Başkasına nasihat vermek’ diye karşılık verir.
Ben de size kolay olanı yazmayacağım! Kısa bir hikaye ile yazıma başlayacağım.
Ama hikayeyi okumasını bilirsen, nasihat almana gerek kalmaz!
Günlerden bir gün, zamanın ünlü bir bilgesi hükümdarın sarayının kapısına geldi.
Muhafızların hiçbirisi saygıları nedeniyle onu durdurmaya çalışmadı. Bilge,
sonunda hükümdarın tahtında oturduğu odaya girdi. Ziyaretçisini hemen tanıyan
kral saygıyla ayağa kalkıp sordu:
“Ne istiyorsun? Sana nasıl yardım edebilirim?”
“Bu handa uyuyacak bir yer istiyorum” cevabını verdi bilge.
“Ama burası han değil ki” dedi kral hafif kızgınlıkla, “Benim sarayım.”
“Sorabilir miyim: Senden önce bu sarayda kim yaşıyordu?”
“Babam. O öldü ama.”
“Ondan önce kim yaşıyordu?”
“Büyükbabam. O da öldü.”
“O zaman burası insanların kısa bir süreliğine gelip kaldığı, sonra da terk edip gittiği
bir yer demek ki. Neden ona han demeyeyim?
“Sular hep aktı geçti, Kurudu vakti geçti, Nice han nice sultan, Tahtı bıraktı
geçti, Dünya bir penceredir, Her gelen baktı geçti” Yunus Emre’nin dediği gibi
saraylarda da otursan fark etmez sen de makamlarını bırakıp gideceksin! Önemli olan
o makamdayken halkının yaşamını yaşanılır kılabilmendir.