“İnsan görevini cesaret, cüret, bağlılık ve namuslu olarak yapınca, elinden geleni yapmış olur. ... Asıl önemli olan, başarı değil gayrettir. İnsanın elinde olan ve onu memnun eden, ancak gayrettir.” Mustafa Kemal ATATÜRK,
Cesaret, yazması bile cesaret isteyen bir konudur. Cesaret, göründüğünden daha gizemli ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu yönüyle cesareti, bir buzdağına benzetebiliriz. Buzdağının görülen, gözlemlenebilen kısmının altında, çok daha büyük ve derin bir içerik, anlam barındırır.
Korkunun zıttı olarak da bilinen cesaret sizce hayatımızı ne kadar etkiler? Cesaretli dediğimiz kişilerin genelde korkusuz insanlar olduklarını düşünürüz. Bir noktada korkusuz da diyebiliriz ama bana göre cesaretli olmak vazgeçmemek ve pes etmemek anlamına da geliyor. Yürüdükleri yolda karşılarına çıkan küçük ya da büyük herhangi bir engele takılmayan, çevresinden gelen eleştirileri kulak ardı eden ve yalnızca hedefine koşan insanlar cesaret gösteren insanlardır.
Bu yazımda sizlerle cesaret göstermekten vazgeçmeyerek kendi zincirlerimizi nasıl kırabileceğimizi yazmak istiyorum.
Cesaretin gizemli bir doğası vardır ve tarih boyunca düşünürler, bilim insanları bu konuyu araştırmışlardır. Örneğin Sokrates’e göre cesaretin doğasına ait üç özellik şöyle sıralanabilir.
1- Cesaret fiziksel olduğu kadar ahlaksaldır,
2- Doğru cesaret bilgiden ayrılamaz,
3 Doğal bir içgüdüye dayanır.
Cesaret dendiğinde iki aşırı ucun olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi, cesareti efsanevi ve geçmişe ait mistik bir olgu olarak gören ve şiirlerde, tarihi figürlerde, sinemalardaki süper kahramanlarda bulan yaklaşım.
İkincisi ise, cesaretin her yerde, her günde, farklı ve birçok meslekte yaşanabilir olduğudur. Önemli olan cesurca bir mücadeleye girip kazanıncaya kadar, cesaretle mücadeleyi sürdürmektir. Bu cesaret bizlerde var mı?