Gizli bir tutku olan mavilikler, durmaksızın musiki fısıldayan dalgalar ve gökleri süsleyen yumak yumak pamuk yığınları hep geride kaldı.
Yaz, kısa süren güzel bir koku gibi, bir yıldızın semalarda kayışı gibi, bir şelalenin elvan elvan renkleri gibi, biran görülüp kayboldu hayatımızdan.
Eve döndük…
*
Ta çocukluğumdan beri Eskişehir’e gelmek, yağmur altında ışıldayan çiçek çimenler gibi hep tazelik vermiştir ruhuma. Bu hay huy içinde, hayat yürüyüşüne yeni bir noktadan başlamış gibi hissederim hep kendimi. Yaşamın iyilik ve güzelliği ve yeni bir inancın duyguları kabarır içimde.
*
Biraz geç oldu ama…
Ayağımızın tozuyla Vali Sayın Hüseyin Aksoy’u, “Dostlar Gurubu”ndan arkadaşlarla ziyaret edip, “Hayırlı Olsun” demek istedik. Kendilerini ismen tanıyordum ama, cismen ilk kez görüşecektik.
*
Sağ olsunlar…
Vali Bey bizleri, günışığı gibi bir tebessümle sıcak, samimi karşıladı.
Ülkemiz ve Eskişehir üzerine uzun, içten ve sıcak bir sohbet yaptık.
Burnu halkın omzundan yukarı çıkmamış, kibirden uzak, bürokrat tafrası kuşanmamış; bilgi, birikim, tecrübesi yerinde ve özgüveni tam bir idareci gördük karşımızda.
Kırk yıllık tecrübemle biliyorum.
İdarecilikte başarının sırrı, yönetilen kentin ruhunu ve özel dilini kavramaktan geçer.
Hele de burası, üç devlet üniversitesi olan, sanat ve kültür seviyesi çok yüksek Eskişehir gibi bir kent olursa…
Vali Beyi, kısa zamanda Eskişehir’in sorunlarına vakıf, şehrin özel dilini ve ruhunu kavramış görmekten mutlu olduk.
Böyle olması normaldi.
Çünkü kendileri, hem merkezde, hem de taşrada, kritik illerde uzun yıllar başarıyla görev ifa etmiş bir idareci.
“Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır” özdeyişi en çok da idareciler için geçerlidir.
Bu güzel kentteki görev süresince, nice hayırlı hizmetlere vesile olması en büyük temennimiz.
*
Bu ziyaret sırasında, mutlulukla öğrendiğim bir husus daha oldu.
Vali Bey’in eşi hanımefendi meğer merhum Erdoğan Cebeci valimizin kızı imiş.
Erdoğan Cebeci valimizi her hatırlayışım, beni 1979-80’li yıllara, Muş’un Bulanık İlçesindeki o “bulanık günlere” alır götürür.
*
Feci yıllardı…
Günler patlamaya hazır bir yanardağdı sanki. Bu ülkenin öz evlâtları cephelere ayrılmış, mevziler tutulmuştu. Bölücü örgütler kanlı baskınlar yapıyor, insanlar kaçırılıp infaz ediliyor, bombalar patlatılıyor, bankalar soyuluyor, kahveler, işyerleri, otobüsler, duraklar taranıyordu. Gizli mihraklar, kardeş kavgasını öylesine kızıştırmışlardı ki ölüm, kan, gözyaşı neredeyse olağan hale gelmişti.
Vatandaşın can güvenliği bir yana, kendi can güvenliğimizi sağlamak dahi mesele haline gelmişti.
Devlet kurumları felç olmuş, en kötüsü polis de Pol-Der, Pol-Bir diye bölünmüştü.
Teşkilat, sıralı amirlerince değil, illegal bölücü örgütlerle ilişki içindeki Pol-Der tarafından yönetilir hale gelmişti. Kim polis, kim terörist birbirine karışmıştı.
İlçede her yeni güne namluların ucunda başlar olmuştuk.
Mevcut vali, durumu düzeltmek bir yana, biraz da ideolojik sebeplerle olsa gerek, bu örgütlere müsamaha ile bakıyordu.
Hemen herkes, matem hissini andıran bir hüzün içinde ve mütevekkil bir sabırla Hızır Dede’yi bekler gibi bir kurtarıcı bekler olmuştu.
*
Toplumun bütün umutları neredeyse tükenmişken yeni Valimiz Erdoğan Cebeci çıkageldi.
Hiyerarşi gözetmeden karşısındakini kendi dünyasına çekiveren soylu bir havası vardı. Yüzünün aydınlığı, bakışlarının sıcaklığı, yapmacıksız davranışları içimizi ısıtmıştı. Kökünden, kültüründen kopmamış, dürüst, namuslu, vicdanlı bir idareci, örnek bir şahsiyetti.
Göreve başlar başlamaz kanun ve otoritenin iri ve diri haykırışı oldu. Hayret… Sanki sihirli bir el değmiş gibi devlet rayına oturuverdi. Meydanı boş bulmuş nobran eşkıya sürüleri, devletin o kudretli eliyle ve kısa sürede çil yavrusu gibi dağıldı.
Duruşunda, bakışında, davranışlarında belli bir tecrübe ve olgunluk açık seçikti.
Erdoğan Valimiz, gönül zenginliği, karşılıksız sevgisi, yüreğinden taşan insan sıcaklığı, bilge kişiliği ile biz kaymakamlara amir değil baba oldu. Her ile gelişimizde lokantaya, otele göndermez, konağa, yani evine götürür, misafir ederdi.
Hiç abartısız, devlet adamı nasıl olunur; ondan öğrendim.
Bu vesileyle kendisini dua ve rahmetle anıyorum.