1985-1990 yılları arasında Paris’te Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) nezdinde “Planlama Müşaviri” olarak görev yaptığım kuruluş, üye ülkelerde yaşayan insanların hayatlarının daha iyiye gidip gitmediğini değerlendiren “How’s Life?” (Hayat Nasıl) isimli önemli bir rapor yayınlamıştır.
OECD'nin 38 ülkesi, Kuzey Amerika ve Güney Amerika'dan Avrupa ve Asya-Pasifik'e kadar yayılmaktadır. Üyeler, Örgüt’ün çalışmalarını tanımlayan ve denetleyen OECD Konseyi'nde büyükelçiler tarafından temsil edilir. Üye ülkeler, ülke incelemelerinde önemli rol oynar. Avrupa Birliği, OECD Sözleşmesi’nin 1 No'lu Ek Protokolü uyarınca OECD'nin çalışmalarına katılır.
“Hayat nasıl? ülke profilleri”, (raporları) üye ülkelerin refah performansı ile her OECD üyesi için refah eşitsizlikleri hakkında bilgi verir. Raporlar, insanların geleceğe yönelik hayatlarının iyiye gidip gitmediğini ölçmek için 80’den fazla göstergeyi kullanarak önemli sonuçlara ulaşır. Raporlar, refahın 11 boyutunu (gelir ve zenginlik, iş ve iş kalitesi, barınma, sağlık, bilgi ve beceriler, çevresel kalite, iş-yaşam dengesi, sosyal bağlantılar, sivil katılım, güvenlik) kapsayan bir çerçeveye dayanmaktadır. Öznel refah ve gelecekteki refah için 4 farklı kaynak vardır: “doğal, beşeri, ekonomik ve sosyal sermaye”. Her baskı, insanların refahının zaman içinde değiştiğini, farklı nüfus grupları arasında nasıl dağıldığını analiz etmektedir.
Rapor, COVID-19 salgını ve sonrasındaki geçinme sorununun etkilerini ve ortaya çıkan eğilimleri ortaya koymakta, finansal endişelerin ve güvensizliğin azalmakla birlikte yaygın olmaya devam ettiğini göstermektedir. 2022 yılında gelir dağılımının en üstteki yüzde 20’si, en alttaki yüzde 20’den ortalama 5,6 kat daha fazla gelir elde etmektedir. OECD ülkelerinde ortalama olarak hanelerin en zengin yüzde 10’u tüm hane servetinin yarısına sahiptir.
Gelir dağılımının en alttaki yüzde 40’ın serveti, ya çok az veya hiç yoktur. Bazı OECD ülkelerinde gözlemlenen hükümete duyulan güven düzeylerindeki düşüş dikkat çekicidir.
2023 yılında insanların yüzde 30’u fiziksel sıkıntı yaşadığını belirtirken son 4 yılda endişe ve üzüntü duygularıyla yaşam memnuniyeti birçok ülkede kötüleşmiştir.
Türkiye’ye ilişkin bazı kriterlerdeki veriler oldukça çarpıcı sonuçlar içermekte ve ülkenin içinde bulunduğu olumsuzlukları ortaya koymaktadır. Gelir dağılımındaki eşitsizliği göstermek üzere, gelir dağılımında en yüksek yüzde 20’lik gelir grubunun en düşük yüzde 20’lik gelir grubunun kaç katı gelir elde ettiğini ölçen orana göre OECD ortalaması 5,6 kat iken, Türkiye’de 8 katın üzerindedir. Türkiye, gelir dağılımının en bozuk olduğu dördüncü OECD üyesi ülkedir.
Geçimini sağlamakta zorluk çeken veya çok zorluk çeken kişilerin yüzdesine bakıldığında, Türkiye’de 2019 sonrası kötüleşme hız kazanmış ve son 4 yılda geçimini sağlamakta zorlananların en çok arttığı ülke Türkiye olmuştur.
2023 yılında 17 Avrupa OECD ülkesindeki insanların ortalama yüzde 9’u evlerini yeterince ısıtamadıklarını açıklamışlardır. Bu oran en son 2021 yılına ait verilerle yüzde 20’ler civarındadır ve Türkiye en kötü üçüncü ülkedir.
Yeterli parası olmadığı için son 30 gün içinde haftada en az bir gün yeterli yemek yemediğini bildiren 15 yaşındaki öğrencilerin yüzdesinde Türkiye ilk sıradadır. Yüzde 20’ye yakın öğrenci aç kaldığını belirtmektedir. OECD ülkelerinde bu oran ortalama yüzde 8’dir.
İstihdam, eğitim veya öğretimde olmayan gençlerin (15-24 yaş) en yüksek oranı Türkiye’dedir. OECD ortalaması yüzde 10’lar civarında iken Türkiye’de oran yüzde 25’lerdedir.
Ortalama yaşam memnuniyeti 0’dan (hiç memnun değil) 10’a (tamamen memnun) kadar bir ölçekte 12 OECD ülkesinde sabit kalırken, 11 ülkede kötüleşmiş, 6 ülkede iyileşme olmuştur. Türkiye, memnuniyetin en düşük olduğu ülkedir.
2022-2023 döneninde OECD nüfusunun yüzde 36’sı çok fazla endişe yaşadığını açıklamıştır. Türkiye’de oran yüzde 45’lerde olup, Türkiye kötü ülkeler arasındadır. OECD ortalaması yüzde 20’lerde iken, Türkiye yüzde 30’lardaki oran ile en kötü üçüncü ülkedir. 2023 yılında ortalama kişilerarası güven puanı için OECD 18 ortalaması 0’dan (kimseye güvenmezsiniz) 10’a (çoğu insana güvenilebilir) kadar bir ölçekte 6,1 iken Türkiye, yüzde 3,5 ile en kötü ülke durumundadır.
Türkiye’de hükümete güven OECD ortalaması düzeyindedir.
OECD ülkeleri genelinde kamu kuruluşlarındaki yolsuzluklara ilişkin algılarda 2023 yılında yolsuzluğun OECD ortalama seviyesi 0’dan (çok yolsuzluk) 100’e (yolsuzluğun tamamen yokluğu) kadar bir ölçekte değerlendirme yapılmaktadır.
Türkiye, kamu kuruluşlarındaki yolsuzluklar kriterinde yaklaşık 30 olan puanıyla OECD üyesi ülkeler arasında en kötü dördüncü ülkedir. Rapor sonuçları, ülkemizdeki kötü yönetimin bir sonucu olarak halkın ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak bir çöküntü içinde olduğunu göstermektedir. Kamusal alanla ilgili olarak, Türkiye'de orta düzeyde bir topluluk duygusu ve yüksek düzeyde sivil katılım vardır. İnsanların yüzde 85'i, ihtiyaç anında güvenebilecekleri birini tanıdıklarına inanmaktadırlar. Bu oran yüzde 91 olan OECD ortalamasının altındadır.
Vatandaşların siyasi sürece katılımının bir ölçüsü olan seçmen katılımı, son seçimlerde yüzde 86 ile OECD ortalaması olan yüzde 69'un üzerindedir. Sosyal ve ekonomik durum oy verme oranlarını etkilemektedir. Nüfusun en üstteki yüzde 20'nin seçmen katılımı tahminen yüzde 87, en alttaki yüzde 20'nin seçmen katılımı ise tahminen yüzde 84'tür. Hayattan genel memnuniyetlerini 0'dan 10'a kadar derecelendirmeleri istendiğinde, Türkler ortalama 4,9 puanla OECD ortalaması olan 6,7'nin altındadır. Bu durumun düzeltilmesi, hükümete düşen bir görevdir.
1985-1990 yılları arasında Paris’te Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) nezdinde “Planlama Müşaviri” olarak görev yaptığım kuruluş, üye ülkelerde yaşayan insanların hayatlarının daha iyiye gidip gitmediğini değerlendiren “How’s Life?” (Hayat Nasıl) isimli önemli bir rapor yayınlamıştır.
OECD'nin 38 ülkesi, Kuzey Amerika ve Güney Amerika'dan Avrupa ve Asya-Pasifik'e kadar yayılmaktadır. Üyeler, Örgüt’ün çalışmalarını tanımlayan ve denetleyen OECD Konseyi'nde büyükelçiler tarafından temsil edilir. Üye ülkeler, ülke incelemelerinde önemli rol oynar. Avrupa Birliği, OECD Sözleşmesi’nin 1 No'lu Ek Protokolü uyarınca OECD'nin çalışmalarına katılır.
“Hayat nasıl? ülke profilleri”, (raporları) üye ülkelerin refah performansı ile her OECD üyesi için refah eşitsizlikleri hakkında bilgi verir. Raporlar, insanların geleceğe yönelik hayatlarının iyiye gidip gitmediğini ölçmek için 80’den fazla göstergeyi kullanarak önemli sonuçlara ulaşır. Raporlar, refahın 11 boyutunu (gelir ve zenginlik, iş ve iş kalitesi, barınma, sağlık, bilgi ve beceriler, çevresel kalite, iş-yaşam dengesi, sosyal bağlantılar, sivil katılım, güvenlik) kapsayan bir çerçeveye dayanmaktadır. Öznel refah ve gelecekteki refah için 4 farklı kaynak vardır: “doğal, beşeri, ekonomik ve sosyal sermaye”. Her baskı, insanların refahının zaman içinde değiştiğini, farklı nüfus grupları arasında nasıl dağıldığını analiz etmektedir.
Rapor, COVID-19 salgını ve sonrasındaki geçinme sorununun etkilerini ve ortaya çıkan eğilimleri ortaya koymakta, finansal endişelerin ve güvensizliğin azalmakla birlikte yaygın olmaya devam ettiğini göstermektedir. 2022 yılında gelir dağılımının en üstteki yüzde 20’si, en alttaki yüzde 20’den ortalama 5,6 kat daha fazla gelir elde etmektedir. OECD ülkelerinde ortalama olarak hanelerin en zengin yüzde 10’u tüm hane servetinin yarısına sahiptir.
Gelir dağılımının en alttaki yüzde 40’ın serveti, ya çok az veya hiç yoktur. Bazı OECD ülkelerinde gözlemlenen hükümete duyulan güven düzeylerindeki düşüş dikkat çekicidir.
2023 yılında insanların yüzde 30’u fiziksel sıkıntı yaşadığını belirtirken son 4 yılda endişe ve üzüntü duygularıyla yaşam memnuniyeti birçok ülkede kötüleşmiştir.
Türkiye’ye ilişkin bazı kriterlerdeki veriler oldukça çarpıcı sonuçlar içermekte ve ülkenin içinde bulunduğu olumsuzlukları ortaya koymaktadır. Gelir dağılımındaki eşitsizliği göstermek üzere, gelir dağılımında en yüksek yüzde 20’lik gelir grubunun en düşük yüzde 20’lik gelir grubunun kaç katı gelir elde ettiğini ölçen orana göre OECD ortalaması 5,6 kat iken, Türkiye’de 8 katın üzerindedir. Türkiye, gelir dağılımının en bozuk olduğu dördüncü OECD üyesi ülkedir.
Geçimini sağlamakta zorluk çeken veya çok zorluk çeken kişilerin yüzdesine bakıldığında, Türkiye’de 2019 sonrası kötüleşme hız kazanmış ve son 4 yılda geçimini sağlamakta zorlananların en çok arttığı ülke Türkiye olmuştur.
2023 yılında 17 Avrupa OECD ülkesindeki insanların ortalama yüzde 9’u evlerini yeterince ısıtamadıklarını açıklamışlardır. Bu oran en son 2021 yılına ait verilerle yüzde 20’ler civarındadır ve Türkiye en kötü üçüncü ülkedir.
Yeterli parası olmadığı için son 30 gün içinde haftada en az bir gün yeterli yemek yemediğini bildiren 15 yaşındaki öğrencilerin yüzdesinde Türkiye ilk sıradadır. Yüzde 20’ye yakın öğrenci aç kaldığını belirtmektedir. OECD ülkelerinde bu oran ortalama yüzde 8’dir.
İstihdam, eğitim veya öğretimde olmayan gençlerin (15-24 yaş) en yüksek oranı Türkiye’dedir. OECD ortalaması yüzde 10’lar civarında iken Türkiye’de oran yüzde 25’lerdedir.
Ortalama yaşam memnuniyeti 0’dan (hiç memnun değil) 10’a (tamamen memnun) kadar bir ölçekte 12 OECD ülkesinde sabit kalırken, 11 ülkede kötüleşmiş, 6 ülkede iyileşme olmuştur. Türkiye, memnuniyetin en düşük olduğu ülkedir.
2022-2023 döneninde OECD nüfusunun yüzde 36’sı çok fazla endişe yaşadığını açıklamıştır. Türkiye’de oran yüzde 45’lerde olup, Türkiye kötü ülkeler arasındadır. OECD ortalaması yüzde 20’lerde iken, Türkiye yüzde 30’lardaki oran ile en kötü üçüncü ülkedir. 2023 yılında ortalama kişilerarası güven puanı için OECD 18 ortalaması 0’dan (kimseye güvenmezsiniz) 10’a (çoğu insana güvenilebilir) kadar bir ölçekte 6,1 iken Türkiye, yüzde 3,5 ile en kötü ülke durumundadır.
Türkiye’de hükümete güven OECD ortalaması düzeyindedir.
OECD ülkeleri genelinde kamu kuruluşlarındaki yolsuzluklara ilişkin algılarda 2023 yılında yolsuzluğun OECD ortalama seviyesi 0’dan (çok yolsuzluk) 100’e (yolsuzluğun tamamen yokluğu) kadar bir ölçekte değerlendirme yapılmaktadır.
Türkiye, kamu kuruluşlarındaki yolsuzluklar kriterinde yaklaşık 30 olan puanıyla OECD üyesi ülkeler arasında en kötü dördüncü ülkedir. Rapor sonuçları, ülkemizdeki kötü yönetimin bir sonucu olarak halkın ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak bir çöküntü içinde olduğunu göstermektedir. Kamusal alanla ilgili olarak, Türkiye'de orta düzeyde bir topluluk duygusu ve yüksek düzeyde sivil katılım vardır. İnsanların yüzde 85'i, ihtiyaç anında güvenebilecekleri birini tanıdıklarına inanmaktadırlar. Bu oran yüzde 91 olan OECD ortalamasının altındadır.
Vatandaşların siyasi sürece katılımının bir ölçüsü olan seçmen katılımı, son seçimlerde yüzde 86 ile OECD ortalaması olan yüzde 69'un üzerindedir. Sosyal ve ekonomik durum oy verme oranlarını etkilemektedir. Nüfusun en üstteki yüzde 20'nin seçmen katılımı tahminen yüzde 87, en alttaki yüzde 20'nin seçmen katılımı ise tahminen yüzde 84'tür. Hayattan genel memnuniyetlerini 0'dan 10'a kadar derecelendirmeleri istendiğinde, Türkler ortalama 4,9 puanla OECD ortalaması olan 6,7'nin altındadır. Bu durumun düzeltilmesi, hükümete düşen bir görevdir.