90’lı yıllarda muhabirdik, Ağır Ceza Mahkemesi’nde davaları takip ederdik…
……………….
Mahkemenin Arif Hikmet Korkmaz adlı bir başkanı vardı…
……………
Hulusi Kentmen gibi babacan bir adamdı. Soyadı gibi kimseden korkmazdı…
…………….
Özel Tip Cezaevinde o günlerde, Aczmendiler bulunuyorlardı…
…………..
Uzun saç ve sakalları vardı…
…………
Siyasilerden aldıkları güç nedeniyle şımarmışlardı…
…………..
Arif Hikmet Korkmaz, bunların saç ve sakallarını kestirmişti…
……….
Ankara kızmıştı, tayinini çıkarmıştı…
……….
Hakim Korkmaz emekliye ayrıldı…
………….
Ayrılmadan önce de mahkeme salonuna ‘‘Mahkemelere siyaset girerse, adalet kaçar’ yazan tabela astırdı…
………….
Eskişehir Baro Başkanı Mustafa Elagöz çıktığı bir televizyon programında konuşmuş…
………..
Demiş ki ‘25 yıldır avukatım. Ben böyle bir ortam görmedim. Hukuk tamamen askıya alınmış. Anayasa’ya uymayan bir yapıyla karşı karşıyayız…
………………
Hukukun olmadığı bir ortamda siz devletten bahsedemezsiniz. Bu ülkede hırsızlık, arsızlık olağan hale gelmiş. Bunların daha da sırtları sıvazlanıyor…
……………..
Son 20 yılda her şeyin ayarı bozuldu. Bir hukukçu olarak ben içime sindiremiyorum artık…’
……………..
Yargı için gerçekten acı bir durum…
………………..
Rahmetli sanki bu günleri görmüş…
…………..
Bizleri uyarmak istemiş…
…………………….
Ama kimse dinlememiş…

SÖZÜN BİTTİĞİ YER!

İstanbul’da Murat Dilmenler Hastanesi’nin çatısı çökmüş, bir bebek ölmüştü…
……………..
Bu hastanenin müteahhidine 2.3 milyarlık daha ihale verilmiş…
…………
Sözün bittiği yer…

TEMEL’İN KÖŞESİ

N'aber hemşerim 
Temel şehre inmiş. Dolaşırken bakmış bir pencere kenarında bir papağan... İçinden: – Allah Allah kuşa bak yav... demiş. Tabii bu arada papağan da Temel'in kendisine baktığım göröp: – Ne bakıyorsun hemşerim... demiş. Temel biraz şaşkınlık biraz da saflıkla: – Afedersun hemşerum. Ben şeni kuş sandiydum.