Atilla DOĞAN
Arkadaşımız, bir zamanlar meslektaşımız Atilla’nın akıcı anlatımı ile Kent Belleğine önemli katkısı. Öğrenciliğinden çalışma hayatına, Babası Ferit Bey’inTüketim Kooperatifi deneyiminden, kendisinin çocukluk anılarına uzanan bir “taze belleğin” Eskişehir’den derlenme anlatımları. Hepsi aşağıda!..
Bu hikayemiz, Aslen Giresunlu bir çocuğunun, 14 yaşında Hava Astsubay Okulundan telsiz makinisti olarak mezun oluşu ile başlar. O genç Astsubay Ferit’in yine Giresunlu bir genç kızla evlenip, Eskişehir’e yerleşmesiyle devam eder.
Bu evlilikten doğun iki erkek kardeşten biri Atilla Doğan, hem hikayenin anlatıcısı, hem de Eskişehir’in kent belleğine katkılar sunan bir hemşehrimiz olarak okurların karşısında…
Benim açımdan ilginç bir söyleşi oldu gerçekten. Biraz da 5 yaşından bugüne nasıl bir bellek tazeliğiyle sözlü ve yazılı anlatışına da şaşırarak. Sözlü ifadenin yanına, o denli akıcı bir üslupla yazılı aktarışları var ki, ikisini birbirine katıp, son yılların modası “nehir söyleşisi” tarzında bir kitapçık oluşturmak da geçmedi değil aklımdan!
-Bakalım Nasıl toparlarız!
Öyleyse anlatımı sevgili Atilla’ya bırakalım:
“-Babam, İstanbul’da doğup büyümüş Karadenizli bir ailenin kızı olan annem Zatinur ile 1957 yılında evlenmiş ve bir süre sonra tayini Diyarbakır’a çıkmış ve 1959 yılında ben orada dünyaya gelmişim. Sonrası hep Eskişehir’deyiz. Kardeşim Hasan Nihat ise beş yıl sonra İstiklal Mahallesi Demirciler sokakta kiralanan bir evin teras katında doğuyor.”
Demirci ustalarının ritmik sesleri ve…
İşte Eskişehir ile ilgili anılar da burada başlıyor. Adı üstünde “Demirciler sokak” olunca belleğine kazınan ilk sesler de Sokak boyunca var olan demirci ustalarının demir döverken çıkardıkları ritmik sesler ve nallanan atlar:
“Evimizin altındaki usta at nalı yapar, değer mekanlardaki nalbantlar da atlara nal çakarlardı. O nedenle sokakta at eksik olmaz, dışkılarından ve sidiklerinin ekşimsi kokusundan geçilmezdi sokak!”
Atilla’nın bu ilk çocukluk algısı, onda bir at sevgisi yaratacaktır. “Şu anda evimde at posterlerinden, minyatür at figürlerinden oluşan hatırı sayılır bir koleksiyon sahibiyim” diyor.
Bir başka anı ise “Çossa-çossa, simidiyaa” çağrısıyla satış yapan yaşlı simitçi..
Atilla’nın tanımlamasıyla “çossa, çok sıcak” anlamındadır!..
***
Aile çocuklarla büyüyünce bu evden Akarbaşı mahallesinde genişçe bir eve taşınıyor Doğan ailesi. Çok uzak olmayan bir noktada ise Adalet İlkokulu ve 1967 yılında oranın öğrencisi. O eski okulun binasını anıyoruz hep birlikte;
-Cumhuriyet döneminin ilk Mahkeme-i Temyizin (günümüzdeki Yargıtay) görev yaptığı tarihi yapı.
Nitekim orası, yetersiz hale gelince iki yıl kadar Adalet İlkokulu öğrencileri, Yunus Emre İlkokuluna taşınacak, o sürenin sonunda ise, eskisinin yanında yapılan Yeni Adalet ilkokuluna döneceklerdir. Ve Atilla da oradan ilk diplomasını alacaktır.
Bu arada, günümüzün tartışılan konusu “öğrencilere sıcak yemek” tartışmalarına da göndermede bulunuyor:
“-Öğlenleri okulda sıcak yemek verilirdi Ben de birkaç kez yedim. Ama ev 100 metre kadar uzaklıkta olduğu için genellikle eve giderdim.”
Ferit Bey de Akademiyi bitiriyor!..
Bu sıralarda, aile o zamanların “sosyete mahallesi” olarak bilinen Deliklitaş’a taşınıyor. Bu noktada sözü yine Atilla’ya bırakalım:
“-İlkokuldan mezun olduğum yıl, babam da Eskişehir İTİA’dan mezun oluyor, Kardeşim ise Murat Atılgan’da ilkokula, Bense Devrim Ortaokulu’na başlıyordum.
“-İstiklal ve Akarbaşı mahallelerinde çocuk sayılırdım. Mahalle aidiyeti denen kültür ile Deliklitaş’a gelince tanıştım. Sokak aralarında misket oynamayı, maç yapmayı, terleyip-terleyip su içmeyi, salça sürülmüş ekmek elde sokağa koşup, oyuna devam etmeyi hep bu mahallede öğrendim.
Bu arada Babamın diploma hediyesi olarak aldığı bisiklete binmeyi de, benden birkaç yaş büyük kız arkadaşlarımdan öğrendim. Bisiklet güzergahımız da adını mahalleden alan Deliklitaş Caddesiydi.,”
***
Orta öğretim Devrim Ortaokulu ve Kanatlı lisesidir. “Okul tercihlerimi ben yaptım. Hatta kayıt işlemlerimi de kendim tamamlamıştım.” diyor Atilla Doğan ama, Babası rahmetli Ferit Bey’in Akademiyi nasıl bitirdiğinin ayrıntısı vermeden!.. Bana kalırsa Ferit Bey, hava kuvvetlerinde çalışırken, muhtemelen lise fark derslerini vermiş, Akademi’nin gece bölümüne devam ederek lisans diploması sahibi olmuştur. Burası önemli! Çünkü kendisi aynı zamanda “Eskişehir’de bir ilke de” imza atacaktır. Nihat Borça ile birlikte;
-Belge Tüketim Kooperatifin kurucusu olarak!...
Ferit Bey emekli olduktan sonra, Tarım Satış Kooperatiflerinin yan kuruluşu olan TARKO adında bir tüketim kooperatiflerini faaliyete geçirince, oranın satış müdürü olarak bir süre burada çalışır. Kooperatifçilik deneyimi de buradan gelmektedir.
O yılları anımsayanlar olacaktır, Aynı yıllarda EDİ Koop, Ges-iş gibi benzer tüketim kooperatifleri de ardı ardına faaliyete geçmişti. Bu konuyu başka bir “Kent Belleğine” bırakarak devam edelim.
Sonolay’da stajyer gazeteci.
Doğan ailesi, Atatürk Caddesi’nde merhum Orhan Oğuz ve ailesi tarafından yaptırılan ve babasının adıyla anılan “Hakkı Dede” apartmanına taşınır. Kimler yoktur ki yedi katlı apartmanda, saymaya kalksak yerimiz yetmeyecek!..
Atilla Doğan da o sırada Lise öğrencisidir ve apartmanın mukimlerinden Seyfi Uyanık dostumuzun delaletiyle stajyer gazeteci olarak Sonolay’a gidip gelmeye başlar. Hem de başarılı bir “genç Muhabir” olarak. Özellikle de “Yaşadığımız Günler” adındaki köşeyi tek başına doldurarak;
-Sosyetenin ev günleri, Restoranların ünlü müdavimlerinin akşamları biraraya geldikleri masaları görüntüleyerek… Daha sonrasında Eskişehir Gazetesinde profesyonel gazetecilik. Ve “gazetecilik hayatı” yüksek öğrenime başladıktan sonra son bulacaktır ama;
-Medyaya olan ilgisi hiç sona ermeyecektir.
Elektrikli Süpürge festivali!..
Zamanın Eskişehir’inde, sosyal ve kültürel yaşama ilişkin bitmez tükenmez anılar da biriktirmiş sevgili Atilla. Örneğin Hakkı Dede Apartmanın çocuk yaşındaki gençleri ile oluşturdukları bir tiyatro ve Apartmanın bodrum katında sergiledikleri oyunlardan kazandıklarını Mahmudiye Yetiştirme Yurduna ilettikleri etkinlik gibi…
Hele bir de Annesinin “Elektrikli Süpürge Festivali” var ki dinlememiz gerekiyor;
“Babam zamanın yeni çıkan elektrikli ev aletlerini eve taşımaya meraklı biriydi. Örneğin ilk Buzdolabı ve de televizyon gibi. Bir keresinde Delikliktaş’taki evimize elektrikli süpürge almıştı. Komşu kadınlar gürültüsünden varlığından haberdar olunca bir gün eve geldiler görmek, nasıl çalıştığını öğrenmek için. Annem fişe taktı, başladı yerleri ve halıyı temizlemeye. Annem fişi çektiğinde kopan alkışı unutamam!”
Bir başkası “Tavukla” ilgili. “O zamanlar markette satılmazdı tavuklar” deyip devam ediyor;
“-Günümüzde marketler kanadı, budu, ciğerini paketlenmiş halde satıyorlar. Biz o günlerde tavuğu Reşadiye’de çevre köylerden gelen köylülerden alırdık. Tavuk orada kesilir, kanı akıtıldıktan sonra bir poşete konulup getirilirdi eve. Evde Tavuk sıcak suda haşlanır, tüyleri yolunup büyükçe bir tencerede pişirilirdi. Yağlı suyu da pilava, yemeklere katılıp tüketilirdi. O tadı unutamam.”
***
Nehir Söyleşisi tadında “Hayatı Roman” bir 65 yıl Atilla Oğan’ın yaşamı. 20 yılı aşkın süre ile devam eden, “Açık Öğretimin Almanya Temsilciği” görevi ve ondan önceki kariyerini anlatacak yerimiz kalmadı anlayacağınız. Şimdilerde yeni emekli olarak bir başka “Almanya görevine” hazırlanmakta. Bu arada “gelin hanım” alınabilir! Öyleyse se evliliği de not edip bitirelim;
-Özel bir genç kızla tanışma ve nikah, Özel ve Atilla’dan olma bir başarılı kız evlat. Adı, Aysu Nur Doğan.