Dumlupınar İlköğretim okulu üçüncü sınıf öğrencisiyim.
Yıl 20 Şubat 1956; yani ben on yaşındayım.
Evimiz; Devlet Demir Yoları Kooperatifinin üstünde. İki katlı bir bina.
O zamanlar, kooperatif gıda ve züccaciye maddeleri satmaktadır.
20 Şubat 1956 gecesi annemle babam misafirliğe gitmişlerdi.
Evde Ağabeyim, ben, kızkardeşim uyuyorduk...
Saat 22.30. O tarihte ağabeyim yirmi yaşındaydı.
O da ne olduğunu bilmeden, kız kardeşimi belinden beni de elimden tutarak merdivenlerden aşağı indirirken kooperatifin içinden devrilen ve kırılan cam sesleri, tenekelerin çıkardığı sesler... bizdeki korkuyu daha çok tetikledi.
Çocuk aklımızla depremin ne olduğunu bilmediğimiz için şaşkınlıkla ağlıyoruz. Kapıdan çıktığımızda çatıdan kiremitler düşmekte...etraf toz içinde...
Ağabeyim bizleri hemen karşımızda bulunan D.D.Yollarının Gar denilen yerin hemen yanındaki boş araziye doğru götürdü. Sonra annem babam geldiler. Çocuk aklım... sonra olanları silmiş olacak..
Bu anlattıklarım yaşamımda anı olarak kaldı.
Söylenenler doğruysa Japon’lar Eskişehir’e gelmiş ve araştırma yapmışlar.
Kentte bundan sonra yapılacak binaların en fazla üç katı geçmemesini öğütlemişler. Yığma bina yapılmamasını, mümkünse kentleşmenin ovaya doğru değil de Odunpazarının bulunduğu yere yapılanmasını raporlarında yazmışlar.
Bizlerde her zamanki gibi işi Tanrı’ya havale ettiğimiz için Japon’ları dinlemedik.
Deprem için hiç bir önlem almadık.
Eskişehir’in tarım sahası olan ovasına sanayi siteleri kurduk.
Tüm ovayı yapılanmaya açtık.
Eskişehir halkı olarak büyük bir depremde ne yapmamız gerekiyor?
Ben bilmiyorum.
Yerel yönetimler bir açıklamada bulundu mu?