Hazan ayıdır Kasım.
Birlikte çalıştığımız gazeteci meslekdaşlarımızı birer birer alıp götürdü.
Ardında derin bir özlem bıraktı.
..Ve sayfalarca yazılmış yazı.
Bize ışık tutuyor...
****
8 Kasım 2006'da daktilosu başında geçirdiği kalp krizi ile yaşama veda etti Ünsal Dalgın.
Sakarya'da yıllarca birlikte çalışmıştık.
****
28 Kasım 2010'da Gazeteci Kenan Şanlıer’i yitirdik.
Mesleğin ilk yıllarında Yenihaber Gazetesi'nde birlikte çalıştık.
Şanlıer Hürriyet Gazetesi Eskişehir bürosunda çalıştı.
****
9 Kasım 2016'da bu defa 30 yıl birlikte çalışma fırsatı bulduğum Gazeteci Önder Baloğlu’nun ölüm haberini aldık.
Bu köşenin isim babasıydı.
****
Kasım yalnızca gazetecileri alıp götürmedi.
24 Kasım 1985'de milli kalecimiz Sinan Alağaç'ı da ayırdı bizden.
Hazırlık kampında kalp krizi geçirdi.
Arkadaşlarının kucağında öldü.
****
Eskişehirspor'un manevi başkanıydı.
Polisgücü futbol ve hentbol takımlarının kurucusu.
Resmi görevine rağmen Eskişehirspor'u hiç yalnız bırakmadı.
Son görev yeri Diyarbakır, son görevi Emniyet Müdürlüğüydü. 
24 Ocak 2001'de 
Terörisler pusu kurup, çapraz ateşe alarak katletti.
Şehit oldu...

ANA CADDELER... 
Eskişehir'de oto park ciddi bir sorun.
Özellikle hafta sonları sıkıntı daha da büyüyor.
Turist getiren otobüsler üçer beşer arka arkaya kent merkezindeki caddelere bırakılıyor.
Trafik aksıyor.
Araç geçişleri engelleniyor.
****
Şehre turist gelmesi güzel birşey.
Kent hareketleniyor.
Esnaf para kazanıyor.
Ama; bu otobüsler için bir otopark bulunamaz mı?
Otobüsler şehrin ortasında beklemek zorundalarmı?
Trafik görevlileri bu araçlar için denetim yapıyor mu?
****
Aynı şey.
Kamyonlar veTırlar için söylenebilir.
Sokak aralarına park eden kamyon ve Tır'lar için alınan bir önlem var mı?
Pek çok örnekleri var.
Bu araçların freni boşaldığında neler olabileceği görmezden gelinmemeli.
Ağır vasıtaların yayaların yoğun bulunduğu yollarda ne işi var?


BURADA GÜLÜNECEK
TABANCA SESİ...
Genç yazar, oyunu yazmayı bitirmiş, ilk oyununu tiyatronun yöneticisine baştan sona okudu ve sordu: 
- Nasıl buldunuz oyunumu? 
Yönetici bir süre düşündükten sonra;
- İyi, yalnız sonunda küçük bir değişiklik yapsanız iyi olur. Oyunun baş kişisi zehirle değil, tabancayla ölmeli. 
- Bu önemsiz bir ayrıntı... 
Yönetici ısrarlı;
-Bence önemli. Tabanca sesi, uyuyan seyircileri uyandıracaktır.

SESİMİZ
Çeneni avuçlarının içine alıp, 
duvara dalıp 
kalma! . 
Çeneni avuçlarının içine alma! . 
Kalk! 
Pencereye gel! 
Bak! 
Dışarda gece bir cenup denizi gibi güzel, 
çarpıyor pencerene dalgaları.. 
Gel! 
Dinle havaları: 
havalar seslerin yoludur, 
havalar seslerle doludur: 
toprağın, suyun, yıldızların 
ve bizim seslerimizle... 
Pencereye gel! 
Havaları dinle bir: 
Sesimiz yanındadır, 
sesimiz seninledir...
NAZIM HİKMET