Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre dünyanın toplam ekilebilir tarım arazi alanları yaklaşık olarak 1 milyar 396 milyon hektardan oluşmaktadır.

Türkiye’nin 78 milyon km kare olan yüzölçümünün yaklaşık olarak üçte birini kaplayan alanda yani 24 milyon ekilebilir tarım arazisinin, ekonomik olarak sulanabilir miktarı göz önüne alındığında ise bu rakam 8,5 milyon’a denk gelmektedir.

Yoksul halkların sahip olduğu verimli topraklar göz önüne alındığında ise bize en yakın örnek 54 ülkeden oluşan Afrika kıtasıdır.
Verimli toprakların ve zengin yer altı kaynaklarının bulunduğu bu kara kıtada, yaklaşık olarak 1,2 milyar insan yaşamaktadır.
Dünya tarım arazilerinin % 18’lik bölümünü oluşturduğu bu kıta, 226 milyon hektar tarım arazisi ile üretimde önemli bir yer tutmaktadır.
Afrika kıtası hammadde rezervlerinin % 90’ına sahiptir.
Dünya altın rezervlerinin % 40’ına, Elmas rezervlerinin % 33’üne sahiptir.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin tarım arazileri tüm Afrika’yı doyurabilirken, Afrika’nın tarıma elverişli arazileri ekildiğinde, tüm dünyayı doyurmak için yeterli kapasitededir.
Afrika; Batı’nın laboratuarlarında değiştirdiği 30 bin ilaç için bitki vermektedir.
İnsanlığın geleceğini temsil eden bu kıta, tarımsal üretim ürünlerinin büyük bir üreticisi ve ihracatçısıdır.

Ama ne yazık ki, Anadolu gibi verimli topraklara sahip bu kıtanın insanları yoksulluktan her geçen gün biraz daha kırılıyor.
Oysa kendi işletme ve üretim araçlarını devraldığı takdirde, dünya zirvesine oturacak potansiyele sahiptir.
Fakat ne yazık ki, Afrika sömürülen en büyük kıtadır.
Türkiye ise Afrika gibi kaynakları sömürülen en bilinen ülkeler sıralamasında en üstlerdedir.
Daha dün şahit olduğumuz bu gerçek, söylenecek söz de bırakmadı.
Muazzam zenginliğe, tarım arazisine, iklim ve bitki çeşitliliğine sahip bu ülke; dünyada en yüksek faiz uygulayan ikinci ülke oldu.
Afrika; küresel işgalci güçler tarafından cahil ve yoksul bırakılırken.
Yanlış politikalar sonucu yoksullaşan bu verimli toprakların sahibi olan bu millet’e, bunun hesabını kim verecek?
Takdirini siz değerli okuyucularıma bırakıyorum.