Yazıya nereden başlasak bilemiyorum!.. 
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun, 15,5 oyla ilan edilmesinin ardından kendisiyle ilgili “düğmeye basılmasından mı? 
İlk olarak 35 yıllık üniversite diplomasının, İstanbul Üniversitesi’nin, rektörlük tarafından apar topar oluşturulan yetkisiz üç kişi tarafından iptal edilmesinden mi? 
Ardından o tarihi eğitim kurumunun “görünen neden” olarak diploma iptalini gerekçe göstererek, hemen ardından da İmamoğlu’nun gözaltı kararı ve sonrasında tutuklanarak Silivri’ye gönderilmesi üzerine; 
-Geniş halk yığınlarının, yüzbinlerin katılımıyla İBB’nin önündeki protestolarına İÜ öğrencilerinin aktif biçiminde katılımından mı? 
Sonrasında ülkenin her yerindeki üniversite üniversitelerin önemli bölümündeki öğrencilerin de aynı biçimde katılmasından mı? 
Sonuçta, “polisçe seçilmiş” öğrencilerin gözaltına alınmasından aralarından 500 yakın gencin cezaevlerine tıkılmasından mı? 
Derken… 

Liseliler de ayakta! 

Evet, derken lise 1.nci sınıftan itibaren  Üniversite sınavları için hazırlanmakta olan henüz çocuk yaştaki liseliler de, okul bahçelerinde eylemler, kimileri de caddelerde yürüyüşler yaparak ayaklandı. İyi de, onların gerekçesi neydi?;
-Ders yılı ortasında kendilerinden koparılarak bir tür sürgüne gönderilen öğretmenlerine sahip çıkmak!..
O öğretmenler ki çoğu yılların eğitim-öğretim deneyimine sahip, lisansüstü kariyer yapmış üst düzey nitelikli öğretmenler… 
*** 
Kuşkusuz çok haklı liseli evlatlarımız. Geçmişte gün gelmiş, şimdiki bakan Yusuf Tekin bey, aynı bakanlığın müsteşarı iken “proje okullar” diye bir proje üretivermiş. Büyüklü küçükle şehirlerimizdeki köklü liselerimizi de projenin içine alıvermiş!.. 
İyi güzel de yıllardır o liselerde görev yapan başarılı öğretmenler (ki sayıları 20 bin dolayında) niye ders yılı ortasında sürülür? Diyor ki bakan bey;
-Efendim, alttan gelen genç öğretmenler buralarda görev yapmasın mı!.. 
Yapsınlar efendim, yapsınlar!.. Ama AKP yanlıları ve yandaşlarının torpilli ile yerleştirilmeye çalışılan “niteliksiz öğretmenler” değil!... 

Bizimki ‘boykota’ destek!.. 

Yıl 1964 olmalı. Yani 963-64 öğretim yılı. O günlerde şehrimizde hem ortaokul lise olarak öğretim yapan üç eğitim kurumu vardı. Atatürk Lisesi, (öyle tanımlardık) Sanat okulu, Ticaret Mektebi!.. Bir de Maarif Koleji… 
Bir gün duyduk ki Sanat Okulundaki abiler ve yaşıtımız arkadaşlar “Boykota” başlamışlar. Hem de; okulun Atatürk Caddesine bakan tarafındaki;
-Bahçenin içine çadırlar kurmuşlar, bir de üç ayaklı idam sehpasıyla birlikte!.. 
Atatürk lisesinde üst sınıflarda bulunan ağabeylerimiz “kalkın, onlara desteğe gidiyoruz” deyince sınıfları boşalttık. Düzgün sıralarla boykot alanına vardık”.. Nedenini öğrendik ki; 
-Mezun olduktan sonra kendilerine Yüksek Tekniker unvanı verilsin!.. 
*** 
“Eskişehir” kitabımda,  sevgili dostum, arkadaşım, bir dönemlerin Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi o günleri şöyle özetlemişti;
“ Ne günlerdi! O günler.  Tercümen gazetesi ‘Eskişehirli teknikerle kendilerini asacaklar’ manşetiyle vermişti direnişimizi. Sonucunu da aldık elbet. Hem Yüksek Tekniker, hem de İşyeri Mühendisi unvanı verdiler bizlere…”
*** 
-Sağlıklı ömürler dilerim sevgili Cevdet Selvi’ye…