İlk kez CHP Genel Başkanı Özgür Özel Eskişehir'de açıklamıştı...
Yeniden aday olmayan Yılmaz Büyükerşen'in ne evinde oturacağını ne de emeklilik yaşayacağını söyleyerek “Kendisinin bir eli Büyükşehir Belediyesinde bir eli CHP'li belediyelerin üzerinde olacak. Buradan ilan ediyorum. Büyükerşen tün belediyelerimizi kapsayan ve yeni kurulun  genel koordinatörüdür.”

Büyükerşen bu açıklamanın ardından “Genel Başkanın bahsettiği bir koordinasyon görevi var.Ama bu görevden çok bir sistemin kurulması gerekiyor”diyerek parti bünyesinde kurulacak bir üniversite fikrini ortaya atmıştı
***
Geçtiğimiz 31 Mart'ta görev süresi biten ve Büyükşehir Belediye Başkanlığından ayrılan Yılmaz Büyükerşen'i aradık hafta sonu...
Odunpazarı'nda bulunan Cam Sanatları Müzesinde durduğunu, orada görüşebileceğimizi söyledi.
***
Verdiği saatte gittik Cam Sanatları Müzesine...
Müzenin üst katında 5 bilemediniz 6 metrekare ahşap tavan ve tabanı olan bir oda...
Masa, 4 kişilik oturma gurubu, küçük bir kütüphane, küçük bir yuvarlak masa zaten doldurmuş odayı.
Penceresinden OMM'nin merdivenleri ile Balmumu Heykel Müzesinin önündeki kaldırım görünüyor.
***
“Odanız da çok küçükmüş” diye giriyoruz lafa...
“Makamda oturma alışanlığım zaten hiç olmadı. Belediyede de ziyaretçilerin geldiği zamanlar haricinde makam masasında pek oturmadım. Kapının yanında bulunan toplantı masasının bir başında çalışırdım çoğu zaman” dedi.
***
Nelerle meşgul olduğunu sorduk?
Parti bünyesinde kurulacak bir Yerel Yönetimler Üniversitesi ya da Akademisinin alt yapısına kafa yormaya başladığını söyledi...
***
Bu kez bunun nasıl bir Üniversite olacağını sorduk Büyükerşen'e...
Açık Öğretim modelinin bir benzerinin olacağını söyledi önce.
Ardından da anlatmaya başladı:
“Maalesef parti üyeleri ve hatta partinin seçilmiş insanları bile partinin tarihini, ilkelerini, programını, tüzüğünü bilmiyor. Partinin amblemi olan Altı Ok'un ne anlam taşıdığını bile bilmeyenler olabiliyor. Bu projeyle tüm CHP'lilerin eğitimini amaçlayacağız. Dersler on line olacak. Bir ya da iki dönem sürecek. Bu eğitimlere katılmak zorunlu tutulacak. Sınavlar yapılacak. Eğitimi bitirenlere diploma ya da sertifikaları verilecek. Eğitimlerde alınacak başarı puanları kriter teşkil edecek. Örneğin eğitim ve sertifika almayanlar herhangi bir parti görevine aday olma şansını önemli ölçüde kaybedecek. CHP'yi temsil edecek olan yöneticisinden meclis üyesine, belediye başkanından milletvekiline kadar bu eğitimleri almış insanlar arasından seçilecek. Partinin geçmişte önemli görevlerinde bulunmuş yöneticiler, milletvekilleri ve belediye başkanları burada eğitimler verecek.”
***
“Amaç sadece eğitim mi olacak?” diye sorduk.
Eğitimin sadece işin bir bölümü olduğunu, örneğin emekli denetçilerin CHP adına CHP'li belediyeleri denetleyerek eksikliklerini ortaya koyacağını ve yol göstereceğini, mevcut CHP'li belediyele başkanlarının başarı ölçümlerinin dahi yapılacağını söyledi...
***
Tüm bunları anlatırken gözü sık sık penceresinden görünen OMM önündeki kalabalık ile Balmumu Heykelleri  Müzesi önünde oluşan ziyaretçi kuyruğuna takılıyor Büyükerşen'in...
Ziyaretçi kalabalığına bakarken bazen eseri ile gurur duyuyormuşçasına yüzünde bir gülümseme beliriyor, bazen de aklına bir şey takılıyor olsa gerek yüz ifadesi ciddi bir hal alıyor.
***
İşte tam bu sırada “Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce'ye danışmanlığınız tartışılıyor” diye soruyoruz...
“Niye tartışıyorlar ki? Ayıp bir şey mi yapıyorum. Kaldı ki benim danışman olmamı eleştiren AK Partililer, zamanında Tacettin Sarıoğlu İnönü belediye başkanına, Burhan Sakallı Ordu belediye başkanına danışman oldu. O zaman kendi belediye başkanlarını hiç tartışmamışlardı.” diyor önce...
Ardından, pek çok CHP'li belediye başkanından “Gel danışmanımız ol” teklifinin geldiğini söyleyerek, hatta bu şehirlerin bazılarını sayarak“25 yıl belediye başkanlık yapmış birinin danışmanlık yapıp yapamayacağı neden tartışılır ki? 25 yıl başkanlık bir tecrübe değil mi? Tecrübelerimi kendi şehrimin başkanıyla paylaşmak bu kadar mı tartışılır bir şey?” diyerek soruya soru ile karşılık veriyor.
***
Sohbet sırasında son olarak vakıflar ile ilgili dava konusu geliyor gündeme...
“Isıtıp ısıtıp davaları önümüze koymaya devam ediyorlar”diyerek kestirip atıyor.
“Zamanı Durduran Saat'in ardından ikinci kitap olacak mı?” diyoruz...
99 sonrasını yazmayı düşündüğünü söylüyor...
“Artık bu odayı mı kullanacaksınız?” diyoruz...
Belediye binasına gitmediğini söylüyor.
İzin isteyip, vedalaşıyoruz kendisiyle...
Dışarıya çıkıp, yukarıya baktığımızda, kendisini pencereden müze önündeki ziyaretçi kalabalığına uzun uzadıya baktığını görüyoruz...

BUNDAN SONRASINI LİMAN BAĞLANTISINI YAPMAYAN HÜKÜMET DÜŞÜNSÜN...

Eskişehir'in demiryolu ile Gemlik limanına bağlantısı neredeyse 50 yıldır isteniyor.
Fakat...
Gelmiş geçmiş tüm iktidarlar bu bağlantının defalarca sözünü vermesine rağmen bir türlü bu demiryolu bağlantısını yapmıyor.

Demiryolu ile liman bağlantısı yapılmadığı için Eskişehir'de üretilen mallar ihraç edilmek üzere karayolu ile limanlara taşınıyor.
Karayolu ile taşıma ise üretene  milyonlarca liraya mal oluyor.

Şimdi ihracata yeni kriterler geliyor.
Çoğu ülke, başka ülkelerden ithal edecekleri malların karbon ayak izinin olup olmadığını kontrol etmeye, karbon izi varsa o ürünleri ülkesine kesinlikle sokmamaya hazırlanıyor.

Kısacası tüm ülkeler temiz ithal malları istiyor.
Karayolları ile taşınan mallarda karbon ayak izi oluştuğu ve bu malların yeni kriterler çerçevesinde diğer ülke gümrüklerinden geri döneceği hesap edildiğinde, demiryolu liman bağlantısı kaçınılmaz hale geliyor.

Bu şartlarda hükümet ya demiryolu bağlantısını yaparak, ihraç edilecek malları temiz bir şekilde taşınmasını sağlayacak ve bu sayede ülkeye döviz girmesinin önünü açacak...
Ya da...
50 yıldır yapıldığı gibi liman bağlantısı yine yapılmayacak ve ihracattan vazgeçecek...