Siyasi olarak çok hareketli günlerden geçiyoruz.
İktidar ortakları siyasetin gündemini “kendi istedikleri çerçevede” oluşturuyor.
Bu bağlamda gündem oluşturanların açlık, yokluk, yoksulluk gibi can yakıcı sorunları unutturma konusunda başarılı oldukları söylenebilir.
Diğer yandan “Yargının ve medyanın siyasallaşması” ile ilgili örneklere her gün yenileri ekleniyor.
CHP’li Belediyeler iktidarın radarında sürekli yeni baskın haberleri ile karşılaşıyoruz.
…
Tüm bu olaylar olurken üzerinde durulması gereken önemli konulardan biri “CHP’ye saldırmanın dayanılmaz hafifliği” olarak ifade edilebilir.
CHP’nin kurumsal kimliğine ve yöneticilerine yapılan saldırılar yoğun bir şekilde devam ediyor.
Üzerinden aylar geçmiş olmasına karşın bu kez de İstanbul İl Kongresi ile ilgili soruşturma başlatıldı.
Parti yöneticilerini mesnetsiz iddialar ile “savunma yapmaya” zorlayan baskılı bir ortam var.
CHP’liler her gün Adliye ya da Emniyet binalarında haklarındaki iddialara cevap verme mesaisi yapıyorlar.
Akla, hayale gelmeyecek suçlamalarla uğraşmak ne yazık ki parti içinde önemli bir enerji kaybına yol açıyor.
Diğer yandan CHP’nin Cumhurbaşkanı aday adayı olan Ekrem İmamoğlu’na konuşma yapmak için salon verilmiyor.
Üniversite diploması üzerinden yürütülen anlamsız tartışmalar ile kendisine “itibar suikastı” yapılıyor.
…
Böylesine yoğun bir saldırı ortamında CHP’nin iktidar olduğunda yapacaklarını anlatması da doğal olarak zorlaşıyor.
İnsan hakları ihlalleri, Avrupa Birliği konusu, ordunun, yargının siyasallaşması gibi çözüm bekleyen çok çok önemli sorunlar var.
Geniş kitleler “CHP’nin çözümlerini” daha net bir şekilde öğrenmek istiyor.
Bu koşullarda başta ekonomi olmak üzere köklü çözüm önerilerini duymak isteyen milyonlarca kişiye mesajlar etkili bir şekilde ulaştırılamıyor.
…
Henüz seçim takvimi belli değilken CHP’ye ve yöneticilerine yönelik saldırılar bu denli artmış durumda.
Seçime yaklaşırken saldırıların çeşitlenerek artacağını ise tahmin etmek güç değil.
Böyle bir tablo karşısında CHP yönetiminin “Savunuculuk konularıyla uğraşacak” deneyimli kişiler ve hukukçulardan oluşan ekipler kurması doğru bir yöntem olur.
Diğer yandan CHP, çözüm odaklı yaklaşımlarını halka anlatacak ekiplerini bir an evvel sahaya çıkarmak zorunda.
Yıllardır ekonomik olarak yıpranan kadınlar, gençler, emekliler toplumun tüm kesimleri artık CHP’den ‘çözüm önerilerini’ duymak istiyor.
CHP’nin “Gündemin peşine takılması yerine gündem oluşturmasını” bekliyor.
Seçmen “Ekonomi çok kötü ama yine de sorunları bu iktidar çözer” anlayışını ortadan kaldıracak değişimi görmek istiyor.
…
Tam da bu noktada CHP açısından çok önemli bir fırsat ortada duruyor.
23 Mart’ta yapılacak Cumhurbaşkanı adayının belirleneceği ön seçim CHP’de parti içi enerjinin yükseleceği önemli bir dönüm noktası olabilir.
Ortaya konulan heyecanın devamında “Çözüm destekli saha çalışmaları” yapılırsa milyonların umudu olan CHP iktidar olma yolunda hızla ilerleyebilir.
…
Yeter ki,
CHP’nin otobüsünde yazan “Var bir Çaresi” sloganı,
Geleceğe umutla bakamayan gençler
Hayat pahalılığıyla bunalmış anneler
Geçim derdi çeken emekliler için
Söylemde kalmasın, içi doldurulsun.