ABD'deki BM'nin 78'nci Genel Kurulu görüşmelerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki çatışmaları ele alarak şu önemli tespiti yapmıştır: “Karabağ, Azerbaycan toprağıdır.” Erdoğan bu fırsattan yararlanarak en azından bir cümle ile de olsa Hocalı katliamından da söz etmiş olsaydı, BM Genel Kurul üyelerinin bu konuya dikkatini çekmiş olurdu.
Görüşmelere 140 ülkenin devlet ve hükümet başkanları ile toplam 193 ülkenin temsilcileri, Ermenilerin Hocalı’da soykırım yaptığını en yetkili kişinin ağzından dinlemiş olacaklardı. Böylece ABD Başkanı Biden 24 Nisan 2024’de Türkiye’yi soykırım yapmakla suçlamadan önce Ermenilerin de gerçek anlamda soykırım yaptığını öğrenmiş olacaktı. Bu bir fırsat idi ama yararlanılamadı.
Ermeni güçleri, 25 Şubat'ı 26 Şubat'a bağlayan gece, Dağlık Karabağ'ın Hocalı kasabasına girerek sivilleri hedef almıştır. Resmi rakamlara göre 83'ü çocuk, 106'sı kadın olmak üzere 613 Azeri hayatını kaybetmiştir. Azeri Türklerinin çoğu işkence görerek öldürülmüştür. Basın mensupları, katledilen Azerilerin kafa derilerinin yüzüldüğünü, gözlerinin oyulduğunu ve birçoğunun başının kesildiğini görmüştür.
Dağlık Karabağ'ın Hocalı bölgesi, 936 kilometrekarelik alana sahip, 2 bin 605 ailenin, toplam 7 bin kişinin yaşadığı bir kasabaydı. Aralık 1991'de Karabağ'ın başkenti Hankendi şehrini ele geçiren Ermenilerin bir sonraki hedefi Hocalı olmuş, bölgenin etrafındaki bütün yolları kapatan Ermeniler, kasabanın diğer illerle kara yolu bağlantısını keserek katliam yapmışlardır. Hocalı'nın diğer bölgelerle tek bağlantısı olan hava ulaşımı 28 Ocak 1992'de Şuşa - Ağdam seferini yapan helikopterin Ermeniler tarafından düşürülmesiyle ortadan kalkmıştır.
Eski ASALA eylemcilerinden Monte Melkonian, Hocalı’ya yakın bölgede Ermeni askeri birliklere komutanlık yapmış ve katliamdan bir gün sonra Hocalı çevresinde gördüklerini günlüğünde anlatmıştır. Melkonian'ın ölümünden sonra Markar Melkonian, kardeşinin günlüğünü “Benim Kadeşimin Yolu” (My Brother's Road: An American's Fateful Journey to Armenia, I. B. Tauris, 2005) isimli kitapta toplamış ve Hocalı katliamı için şunları yazmıştır: “Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.”
Büyük Ermenistan idealistlerinden Zori Balayan 1995 yılında yayınlanan “Ruhumuzun Canlanması” (Heaven and Hell, Los Angeles 1997, Yerevan 1995) kitabında (s. 260-262) Hocalı’da soykırımın yapıldığını itiraf etmiştir:
“Arkadaşımız Haçatur'la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırışları çok duyulmasın diye, Haçatur çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. Daha sonra 13 yaşındaki Türk’e onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım. Başından ve karnından derisini soydum. Saate baktım, Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından öldü.
İlk mesleğim hekimlik olduğu için hümanist idim, bunun için de Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelerden dolayı kendimi rahatsız hissetmedim. Ama ruhum halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçten gururlanırdı. Haçatur daha sonra ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türk’le aynı kökten olan köpeklere attı.
Akşam aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak görevimi yerine getirdim. Haçatur da çok terlemişti, ama ben onun gözlerinde ve diğer askerlerimizin gözlerinde intikam ve güçlü hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi gün biz kiliseye giderek 1915'te ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü kirden temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalı'yı ve vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik pislikten temizlemeyi başardık.”
Yukarıdaki satırlar, Ermenilerin bir insanlık suçu işlediğinin itirafıdır. Bu suçu işleyenlerin başı Karabağ savaşında Ermeni kuvvetlere komutanlık yapan eski Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Azati Sarkisyan’dır. Kendisinin işlediği suçlardan yargılanması gerekirdi ama bu mümkün olamamıştır. (United Nations Security Council: Recognize Serzh Sargsyan, the President of Armenia, as a war criminal)
Azerbaycan Parlamentosu 1994 yılında Hocalı'da yaşanan katliamı soykırım olarak kabul etmiştir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Konseyi’nin 31 üyesi tarafından (12 Türkiye, 8 Azerbaycan, 3 İngiltere, 2 Arnavutluk, 1 Bulgaristan, 1 Lüksemburg, 1 Yugoslavya, 1 Makedonya, 1 Norveç, 1 Polonya) tarafından imzalanan, “Ermeniler tüm Hocalıları öldürdüler ve tüm şehri harap ettiler” ifadesinin yer aldığı ve 19’ncu yüzyılın başlarından bu yana Ermeniler tarafından Azeri Türklerine karşı işlenen katliamları soykırım olarak tanımaya adım atılması gerektiğini belirten 324 No.lu bildiri yayınlanmıştır.
Bazı Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde “sözde” Ermeni soykırımını gündeme getirenler, Hocalı’da Ermenilerin yaptıkları katliamı görmezden gelmektedirler. Sovyetler Birliği dağılıp, Ermenistan ve Azerbaycan Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazandıktan sonra Ermenilerin Türklere yönelik saldırıları artmıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre Rus 366. Motorize Piyade Alayı’nın desteğini alan Ermeniler, yüzlerce Azeri Türkünü katletmişlerdir.
Azerbaycan Parlamentosu 1994 yılında Hocalı'da yaşanan katliamı soykırım olarak kabul etmiştir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Konseyi’nin 31 üyesi tarafından (12 Türkiye, 8 Azerbaycan, 3 İngiltere, 2 Arnavutluk, 1 Bulgaristan, 1 Lüksemburg, 1 Yugoslavya, 1 Makedonya, 1 Norveç, 1 Polonya) tarafından imzalanan, “Ermeniler tüm Hocalıları öldürdüler ve tüm şehri harap ettiler” ifadesinin yer aldığı ve 19’ncu yüzyılın başlarından bu yana Ermeniler tarafından Azeri Türklerine karşı işlenen katliamları soykırım olarak tanımaya adım atılması gerektiğini belirten 324 No.lu bildiri yayınlanmıştır.
Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 6 Eylül 2008 tarihinde futbol maçı izlemek için Erivan’a yaptığı ziyaretin ardından atılan adımlar, Türkiye-Ermenistan arasında başlayan yakınlaşma süreci karşılıklı olmadığı için sonuç vermemiştir. Vermesi de beklenmemeliydi. Çünkü;
• Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti’nin 23 Ağustos 1990 tarihli Bağımsızlık Bildirisi’nin 12’nci maddesinde “Ermenistan Cumhuriyeti, 1915 Osmanlı Türkiye’si ve Batı Ermenistan’da gerçekleştirilen soykırımın uluslararası alanda kabulünün sağlanması yönündeki çabaları destekleyecektir” denilmektedir.
• Ermenistan Parlamentosu, 23 Eylül 1991 tarihinde aldığı bağımsızlık kararında “Ermenistan Bağımsızlık Bildirisi’ne sadık kalacağını” açıklamış ve taahhüt etmiştir.
• 1995 yılında kabul edilen Ermeni Anayasası’nda “Ermenistan’ın Bağımsızlık Bildirisi’ndeki ulusal hedeflere bağlı kalacağı” bir anayasa hükmü olmuştur. Soykırım yalanının uluslararası alanda tanınmasının Ermenistan’ın dış politika hedefi olduğu belirtilmiştir.
• Erivan´da yapılan Gelişen Ermenistan Partisi’nin 4’ncü Kurultay’ına katılan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, “Bağımsızlık Karabağ halkının seçimidir. Uluslararası hukuk dahi bu konuda farklı yaklaşım ortaya koyamaz”demiştir.
• Ermenistan’daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye’nin 12 ili yer almıştır.
• Ermenistan Milli Marşı’nda “Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün, öldürün” yazılıdır.
• Karabağ’da katliam yapan Ermeni kuvvetlere komutanlık yapan eski Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’dır.
• Sarkisyan, İngiliz yazar Thomas De Waal’a, “Hocalı’dan önce Azeriler bizim şaka yaptığımızı sanıyordu, Ermenilerin sivil topluma karşı el kaldırmayacaklarını sanıyorlardı. Biz bunu- stereotipi- (zeka geriliği) kırmayı başardık” diyen kişidir.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) Hocalı’daki vahşeti katliam olarak kabul ederken, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi "Ermeniler tüm Hocalı sakinlerini katletti" ifadesinin yer aldığı bir bildiriyi kabul etmiştir. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Minsk Grubu 1996 yılında Erivan'ı kınayarak, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini istemiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 22 Nisan 2010 tarihli kararında, Hocalı'da yaşananlar savaş suçları veya insanlık aleyhine suçlarla eşdeğer eylemler olarak görülmüştür ama bu konuda bir karar alınamamıştır.
Hocalı'daki katliam; 1949 Cenevre Sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşmesi, Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi çok sayıda sözleşmenin ciddi ihlali olmasına rağmen ve de Türkiye 1915 yılındaki Ermeni tehciri sebebiyle sözde Ermeni soykırımı ile suçlanırken, Ermenistan ile ilgili adım atılmaması uluslararası çifte standarttır.
Azeri kaynaklar Birleşmiş Milletler’in karar alamamasını, Rusya'nın BM Güvenlik Konseyi'nin bağlayıcı herhangi bir karar almasını engellemesine bağlamaktadır. 1993 yılında BM Genel Kurulu, Ermenistan'ı kınamış, BM Güvenlik Konseyi 822 sayılı Karar’la, Ermenistan'dan işgal ettiği Azerbaycan topraklarını terk etmesini istemiştir. Kağıt üzerindeki bu temenniler Azerbaycan ordusunu zaferi ile gerçekleşmiştir.
Tüm bu gelişmeleri dikkate alarak 24 Nisan 2024 tarihinde Biden’ın yeniden “soykırım” (genocide) ifadesini kullanmaması için gerekli girişimlere şimdiden başlanılmalıdır ki, geç kalınmasın: “Apr 2021 20.10 CEST Joe Biden has become the first US president to declare formal recognition of the Armenian genocide, more than a century after the mass killings by Ottoman troops and opening a rift between the new US administration and Ankara. The American people honour all those Armenians who perished in the genocide that began 106 years ago today,” Biden said in a statement on Saturday. Beginning on 24 April 1915 with the arrest of Armenian intellectuals and community leaders in Constantinople by Ottoman authorities, one and a half million Armenians were deported, massacred or marched to their deaths in a campaign of extermination.”
Sözde soykırım konusunu Ermenistan tüm Büyükelçiliklerinde ayrı bir başlık açarak yayınlarken Türkiye Cumhuriyeti’nin Büyükelçiliklerinde, Ermeni tehcirinin soykırım olarak nitelenmesinin uluslararası hukuk açısından BM’in kabul ettiği tanıma uymadığı açıklanmamıştır. Ermeni terör örgütü ASALA tarafından Türk diplomatlarına yönelik eylemler için ayrı bir sayfa açılmaması bir eksikliktir. Bu eksiklikleri görmeden sadece sözlü ve yazılı açıklama yaparak Türkiye’nin sözde Ermeni soykırımı konusunda dünya kamu oyunu aydınlatması mümkün değildir.
Uzun bir açıklama yapmaya gerek yoktur. İddia odur ki, 1915 yılında 1,5 milyon Ermeni güya katledilmiştir. 70 kg’lık bir insanda bulunan 260 kemik, ortalama 5 ile 6 kg arasındadır. Ortalama 5 kg esas alındığında bu 7.500.000 kg eder ki, bu da 7.500 ton kemiktir. Peki bu kemikler nerededir? Anadolu topraklarında bu kadar büyük bir kemik miktarı yoktur. Var olduğunu iddia eden diaspora bu kemiklerin de nerede olduğunu açıklamak durumundadır.
***
Sevgili Okurlar,
Bu Çarşamba (27 Ekim) akşamı “Ahbaplar Grubu”nda sayın Başkan Ali Eldem’in davetini kabul ederek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti kapsamındaki temasları ve ''AB ile yolları ayırabiliriz'' açıklamasının değerlendirmesi ile ilgili bir söyleşi gerçekleştireceğim.