Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyesi bazı ülkeler, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde (GKRY) büyükelçilik açma kararı almasına Türkiye’den tepki var mı sorusu çok önemlidir. Türk dünyasında birlik ve dayanışma amacıyla kurulan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyesi bazı ülkeler, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde (GKRY) büyükelçilik açma kararı alırken Türkiye’den ciddi tepki gelmemiştir. 
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) veya eski adıyla Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi,  Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve  Türkiye'nin üye; Macaristan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkmenistan'ın gözlemci statüsünde yer aldığı, Türk devletlerinden oluşan bir uluslararası kuruluştur. Amacı, Türk dilleri konuşan devletler arasında kapsamlı işbirliğini teşvik etmek olan bir hükümetlerarası kuruluştur. Özbekistan ve Kazakistan’ın ardından Türkmenistan da Rum Kesimi’ne büyükelçilik açmıştır.  Sayın Cumhurbaşkanı  bu tanımaya neden tepki göstermemiştir?
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından  sonra ilk  defa Türk dili konuşan Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan liderleri, Avrupa Konseyi Başkanı António Costa ile Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in de katıldığı “AB-Orta Asya Zirvesi”nde bir araya gelmiştir. Zirve, 4 Nisan’da Semerkant’ta  yapılmış, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB’nin 5 Orta Asya ülkesine “stratejik ortaklık” kapsamında 12 milyar  Euro’luk yatırım yapacağını duyurmuştur. Von der Leyen’in  açıkladığına göre söz konusu yatırım paketi şunları içermektedir:
•    Bölgedeki kritik hammaddeler için 2,5 milyar  Euro,
•    Çin’i Orta Asya ülkeleri üzerinden Avrupa’ya bağlayan ticaret rotası Orta Koridor’un geliştirilmesi için 3 milyar Euro, 
•    Çevresel projeler için 6,4 milyar Euro,
•    Dijital bağlantı hizmetleri için 100 milyon Euro.
AB-Orta Asya Zirvesi Ortak Bildirisi’nin 4. maddesinde yer alan   ifadeler çok önemlidir: “Aynı bağlamda, yukarıdaki ilkelere, özellikle tüm uluslararası ve bölgesel forumlar çerçevesinde tüm devletlerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeyi ve bu ilkelere aykırı herhangi bir adım atmaktan kaçınmayı taahhüt ettik. Aynı ruhla, ilgili BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları 541 (1983) ve 550 (1984)’ye olan güçlü bağlılığımızı yeniden teyit ettik. Bölgesel işbirliği çerçevelerine katılımın, AB-Orta Asya ilişkilerinin geliştirilmesi için temel olmaya devam edecek.”
BM Güvenlik Konseyi,  541 sayılı Kararı’nda KKTC’nin ilanını “yasa dışı” ilan etmiş, diğer tüm devletlere sadece Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımaları çağrısında bulunmuştur. BM 550 sayılı Kararı’na göre  BMGK, KKTC’de yapılan büyükelçi atamaları ve anayasa referandumunu ayrılıkçı adımlar olarak nitelendirmiş, KKTC’nin tanınmaması çağrısını tekrarlamıştır. 
Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’ın da imzaladığı bu bildiriye göre, söz konusu ülkeler KKTC’yi tanımayacak; Ada’nın tamamında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni “tek meşru hükümet” olarak kabul edecektir. Bu kararla birlikte bu ülkeler; 1974 Barış Harekatı’nı dolaylı yoldan kınamış; Türk askerinin Ada’dan çekilmesi yönünde çağrıda bulunmuşlardır. 
Türkiye ile KKTC arasında büyükelçi atanması, “ayrılıkçı ve yasa dışı bir adım” olarak tanımlanmakta ve bu adımdan geri dönülmesi istenmektedir. Daha kötüsü, tüm devletlere de benzer şekilde KKTC’yi tanımama, desteklememe ve hiçbir şekilde yardım etmeme çağrısı yapılmaktadır. Ayrıca, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak anılarak, bağımsızlığına, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Kapalı Maraş’ın yerleşime açılmaması ve Rum tarafına iade edilmesi çağrısında da bulunulmaktadır. 307  yıllık Osmanlı hakimiyetinin ardından Ada, 1878 yılında İngiltere himayesine geçmiştir. O dönemde Rumlar ve Türkler Ada’da dağınık bir şekilde yaşıyordu. 
1950’li yıllarda Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesi amacıyla örgütlenen EOKA gerilla hareketi güçleniyordu. Şiddet olayları artmıştı. Türk tarafı da “Ya Taksim, Ya Ölüm” sloganıyla adanın bir bölümünün Türkiye’ye bağlanmasını talep ediyordu. 1960 yılında adadaki iki halkın da eşitliğini temel alan Kıbrıs Cumhuriyeti, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın garantörlüğünde kuruldu. Ancak adada çoğunluğa sahip olan Rum kesimi bu sonuçtan rahatsızdı. Türklerin eşit haklara sahip olmasına karşı çıkıyorlardı. 
Nüfusunun yüzde 99.9’u Müslüman olan KKTC’yi hiçbir Müslüman ülke tanımazken, yüzde 99.9’u Hıristiyan olan Güney Kıbrıs’ı  hepsi tanıyor.  Acaba neden?