—Merhaba
Merhaba
—Nasılsın
İyi değilim.
—Beni tanımadın mı?
Nereden tanıyayım?
—Tanışmışızdır mutlaka! İyi düşün.
Neyi düşüneyim. Kimsin sen?
—Şöyle iyice bak!
Neyine bakayım?
—Yüzüme bak!
Hangi yüzüne!!! Kimsin sen?
—Benim adım ihanet.
Benim seninle işim olmaz, kendine başka kapı ara diyeceğim DE
Bu günlerde ilkelerine ihanet eden gazetecileri, partisine ihanet eden siyasileri gördükçe seni de tanımaya başladık.
—Beni iyi tanı. Sen ülkenin sorunlarıyla ilgilenildiğini mi düşünüyorsun?
Düşünmeyelim mi?
—Düşünme! Senin yerine biz düşünürüz.
Düşündüğün halimizden belli değil mi? Yokluk içindeyiz.
—Sen ‘Dilek Ağaçları’na dikkat ettin mi?
Konuyu değiştirme, nesine dikkat edeyim?
—Dikkat ettiysen ‘Dilek Ağacı’nın ne bir meyvesi, ne de bi yaprağı var?
Eee ne olmuş?
—Kendisine faydası olmayan ağaçtan oğluna iyi bir iş istiyor.
—Kızına zengin bi eş isteyen sizsiniz.
Artık kendi cinsimin aptallıklarından bıktım.
—Günaydın. Düşünebiliyor musun?
Düşünen insan mı bıraktınız? Hepsi içerde.