-Nasıl başlasam yazıya bilemiyorum!
Çünkü ben “bilmeyen bilirkişi” durumunda hissediyorum kendimi. Geçenlerde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu gündeme getirmişti o kavramı gündeme. Ondan sonra da hani tanımlama yerindeyse kıyamet kopmuştu!..
O “kıyamet” ki anında bizim başımıza patlamıştı. “Bizim” derken anlamış olmalısınız;
-Gazetecilik yapan gazetecilerin başına!..
Ondan sonra da gözaltına alınan beş gazeteciden birinin Silivri’ye gönderilip tutuklanmasıyla sonuçlanan bir süreç… Diğer dört meslektaşım, başta Barış Pehlivan olmak üzere diğer üçünün, kimilerinin tabiriyle “Ucuz kurtulmasıyla” sonuçlanan bir süreç…
Hemen utanarak ekleyelim O ucuzluğun Fatih Portakal adında bir meslektaşımın Sunduğu haber spikerinin ağzından “anlatılmış” olmasıdır. Yeri geldi, diğer meslektaşlarım gibi “Barış hatalıdır canım” ifadelerini ben de bu sütundan;
-Eleştiriyor ve şiddetle kınıyorum…
O olay üzerine ekranlarda slogan haline gelen bilindik bir gerçeği de vurgulayarak devam edelim;
-Gazetecilik suç değildir!..
Ne yapmış Barış Pehlivan?
İki Barış’ı da (diğerinin ikinci adı Terkoğlu) Oda TV günlerinden tanırım. Biri Genel Yayın, diğeri de Yazı İşleri günlerinden tanırım. Elbet;
-İkisinin de Silivri’ye girip-çıkma maceralarından!..
Şimdi ikisini de Cumhuriyet gazetesi yazarı, Halk TV programcısı olarak kaçırmadan okur ve izlerim. Özellikle “Pehlivan olanı” ile sohbetlerimiz de olmuştur. Nedeniyse, kızım BBC Muhabiri kızım Rengin Arslan ile Kadıköy’de bir apartmanda altlı-üstlü komşu komşulukları…
Hatırladığım kadarı ile 2015’teki seçimlerin (Kasım’dakinin öncesinde) Sevgili Milletvekilimiz, dostum Utku Çakırnözer’in Eskişehir listesinden çıkarılacağını, yerine bir başkasının konulacağına ilişkin kulislerler üzerine Sakarya’da üst üste iki eleştirel yazı kaleme almıştım. Sevgili Barış’ta Sakarya’yı izliyor solmalı ki iki yazımı birleştirerek ODA TV sütunlarında yayımlamıştı.
Mutlu olmuştum kuşkusuz. bir süre sonra İstanbul’daki buluşmamızda şöyle demişti;
“-Hüsnü Abi senin yazı ilgi gördü. Baktım bugün itibariyle 42 bin okura ulaşmış yazınız...”
Ben de böylelikle meslek hayatımın “kariyer rekoru” sahibi olmuştum!..
***
Yıllar önce (1969-70’ler olmalı) Rahmetli Başkan Sebahattin Günday’la ilgili bir haber yapmıştım. O haberde, sözcüğün birinde yanlış basılan bir tuş nedeniyle anlam, “hakaret içeren” bir sözcüğe dönüşmüş. Günday “kamu davası^açmış cezalandırılmamı istemişti.
Mahkeme durumu anlatmış, hakim de ikna olmamış olmalı ki, dosyanın bilirkişiye gönderilmesine karar vermişti. Bilirkişi “İstanbul Üniversitesinden” bir hukukçu sonuçta lehime karar verilmiş, berat etmiştim.
Arşivde o haberi bulursam bir gün o duruşmayı anlatırım!..
Bilirkişi demek ne ola ki?
Yazımızın başlığındaki “bilirkişinin ne demek olduğuna gelince…
Yani Barış ve 4 meslektaşının başını “belaya sokan” sıfata… Malum, hafta içinde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Büyükşehir ve CHP’li ilçe belediyelere açılan soruşturmalarda “ne hikmetse” aynı kişinin bilirkişi olarak atandığını ve kişinin yasaya aykırı raporlar hazırlandığını belirterek “protesto” etmişti.
İmamoğlu kişinin adını da vermiş ve basın toplantısını bu minvalde eleştiriler ile sonlandırmıştı.
Barış Pehlivan da “kişiye” telefonla ulaşmış İmamoğlu’nun eleştirilerine ne yanıt vereceğini sormuştu. Uzatmayalım, Adam da sadece CHP’li değil, AKP’li Belediyelerle ilgili davalarda bilirkişilik yaptığını falan söyleyerek kendini savunmaya çalışmıştı.
“Bilirkişi kişi” Telefonun diğer yanındaki kişinin gazeteci olduğunu bilerek konuşuyor ama, kayda alınan sözlerinin yayınlanacağını bilmiyor olabilir miydi?
Olamazdı amla oldu. Üstelik HLK TV’nin diğer bir programında da yayınlanınca, Savcılık “Adaleti engelleme” gerekçesiyle bir dizi gözaltılar devreye sokuldu ve
-Süreç yukarda anlattığımız (şimdilik) gibi sonlandı!..
İmamoğlu-Yavaş el ele!..
Halk TV mağdurları gibi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da İfade vermek üzere Çağlayan Adliyesindeydi. Onun iki ayrı soruşturmanın gerekçesi de aynıydı. Verdi ifadesini, çıktı adliyeden. Ve Parti otobüsünün üzerinden toplanan binlerce kişiye seslendi. O otobüsün üzerinden, destek amaçlı İstanbul’a gelen Ankara Büyükşehir Başkanı Mansur Yavaş’ta yanındaydı ve oradan;
-El-ele bir ‘günün fotoğrafı’ çıktı…
Bakalım “yılın fotoğrafı” olacak mı?..