Zaman içinde kentin temelini oluşturan mimari öğeler, kültürel değerler ve yaşamın sürdürebilirliğini sağlayan, en temel etken insandır.
İnsan, yaşama dair aklınıza gelebilecek her şeyin merkezindedir.
Doğa ve modern yaşamın kökeni aslında kırsal alan ve topraktır.
Toprağı, insanla birleştiren ise üretim ve sosyal hayattır.
Hayatı kolaylaştıran ve geleceğe taşıyan ise mevcut enstrümanların tamamıdır.
…
Eskişehir kısmen de olsa iyi örneklerin sayıca fazla olduğu şanslı kentlerden biridir. Kent’te bu şansı yaratan Eskişehir’in tercihleri ve hayata bakışıdır.
Geçmişten bu güne birçok yöneticinin aşkla, hizmet ettiği asla unutulmamalı. Çünkü tarihi ve kültürel değerlerini kısmen de olsa, koruyabilen ender şehirlerden biridir.
…
Kıvrıla kıvrıla şehrin ortasında akan ve iki yakayı onlarca köprüyle birbirine bağlayan Porsuk Çayı, adeta bir gerdan gibi şehri süslerken, parklarıyla, yeşil alanlarıyla ve kısmen yatay mimarisiyle yaşamın akışını kolaylaştırmaktadır.
Tarihi Odunpazarı evleri, turistler için görülmeye değer bir yer olma özelliğini korurken, Kurşunlu Camii ve Külliyesi ve diğer mimari eserler, geçmişten geleceğe kurduğu köprüyle, dört beş asırlık varlıklara, dokunmamızı sağlamaktadır.
…
İstanbul, İzmir, Bursa gibi büyük kentler tarihi varlıkları bir yana, zaman içinde estetikten yoksun betonlaşmanın getirdiği çarpık kentleşmeyi yaşarken, Eskişehir az da olsa doğayla barışıklığını korumuştur.
Ancak zaman içinde, mimari açıdan pekte hoş olmayan, binlerce binanın yan yana sıralandığı cadde ve sokaklarda yürümek şöyle dursun, bu durumun göze hitap etmediği de ortadadır.
Yatay mimari hem deprem güvenliği açısında hem de yaşam kalitesinin artırılması açısında dikkat etmemizi gerektiren bir nokta olurken.
En büyük görev mimarlara, mühendislere, müteahhitlere ve kentin yöneticilerine düşmektedir.
Anadolu Üniversitesi, Vişne Evleri, Odunpazarı ve Tepebaşındaki birçok yeni yerleşim örneği, estetik ve mimari açıdan yaşam kalite standartların üzerindeyken, yeni yeni dönüştürülen Bağlar, Yeşiltepe, Şirintepe, İstiklal mah., Arifiye mahallesi ve adını sayamayacağımız kadar yer, maalesef kenti mimari açıdan (bazı iyi örnekler hariç) yaşam kalitesi ve estetik bakımında beş para etmez duruma sokmuştur.
…
Ekonomik açıdan değerlendirmekten ziyade, insanımıza değer vererek, yaşam kalitesini artırmak, ergonomik, estetik ve doğayla iç içe bir yaşam sürdürmelerini sağlamak hepimizin görevidir.
Kırsaldaki yaşamın yüzde 20, şehir de hayatın yüzde 80’lere ulaştığı bu zamanda, gerçekliği kabul ederek güzel bir yaşamın kapılarına yeniden açmak zorundayız.
İnsanlar, şehirleri boşaltıp köylere dönmek istemediğine göre.
Daha heybetli yapılar yerine daha mütevazı ve yaşanabilir alanlar yaratmak zorundayız.
Aksi takdirde nüfus yoğunluğunun beraberinde getirdiği sorunlara sorun eklemiş olacağız.
Şehirleri güzelleştiren mimarinin yanında, şehrin tatlı dili, güzel sözü ve güzele bakışı da, yaşama dair özlenen en değerli ihtiyaçlardan değil midir?