Çoğu zaman karıştırılıyor ama şehirlerdeki yaşanabilirlik ile yaşam kalitesi birbirinden ayrı kavramları oluşturur.
Yaşanabilirlik, şehrin bir anlamda ekonomisiyle ilgilidir…
Yaşam kalitesi ise, şehirde yaşayan insanların mutluluğuyla direkt bağlantılıdır.
***
Şehirlerin çoğu bugün için maalesef yaşanabilir olmaktan çıktı.
Bu da şehirde yaşayanların yaşam kalitesini olabildiğince düşürüyor.
Örneğin:
Otomobilinizle bir yere giderken, gideceğiniz yerde park yeri bulup bulamayacağınızı düşündüğünüzde mutlu olamıyorsunuz.
Toplu taşıma araçlarına binmeyi düşündüğünüzde, aracın tıka basa dolu olacağı aklınıza geldiğinde yine keyfiniz kaçıyor.
Şehirlerarası yolculuk planladığınızda endişe duyup, günler öncesinden bilet almaya kalkmanız, stres yaratıyor.
Yağışlı havada çatı oluklarından akan suyu sürekli kollamak, üzerine bastığınız kaldırım taşından sıçrayacak çamura bulanmamak, yağışla birlikte bir anda kilitleniveren trafik ruh dengenizi de yaşam kalitenizi de bozuyor.
***
Sonuç olarak:
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, şehrin yaşam kalitesinin yüksek olduğunu söylemek için, o şehirde yaşayan mutlu insanların sayısının yüksek olması gerekiyor…
Bunun için de, yaşam kalitesini düşüren sorun ve etkenlerin acilen ortadan kaldırılması şart oluyor…
YOK MU HİÇ POZİTİF HABER?
Hayat pahalılığı dayanılır gibi değil...
Gelir adaletsizliği adeta dibe vurmuş.
Borçlar, alınan başka borçlarla kapatılıyor.
İğneden ipliğe her şey sürekli zamlanıyor.
***
Ücretler son derece yetersiz.
Elektrik, Su ve Akaryakıt fiyatları sık sık zam görür hale geldi.
İşsizlik çığ gibi büyüyor.
Tarım ve ticaret zor günler yaşıyor.
Maaşlarla ay sonu bir türlü gelmiyor.
***
Nereye baksanız, nereden tutsanız, ekonomide iç karartıcı günleri yaşıyoruz.
Ekonomide böylesine yaşanan iç karartıcı tablo karşısında insan ufak da olsa iyi bir haber duymak istiyor…
Şöyle tüm karamsarlığı içinden atıp umutlanacağı pozitif bir haber…
Maalesef o da yok…
***
Seyahate giden ev sahibi telefon açmış, bahçıvanla konuşuyor:
- Nasıl, her şey yolunda mı?
- Yolunda... Küreğin sapı kırıldı, şu anda onu tamir ediyordum.
- Neden kırıldı?
- Köpeğinize mezar kazarken zorlamışım, ondan kırıldı.
- Nee! Köpeğim mi öldü?
- Maalesef havuza düştü?
- Benim köpeğim çok iyi yüzerdi; havuzda nasıl ölür?
- Havuzun suyu boşalmıştı, atlayınca betona çakıldı.
- Havuzu yeni doldurtmuştuk, neden boşalttınız?
- İtfaiyeciler evdeki yangını söndürürken ilave suya ihtiyaç duydular.
- Neee?! Evde yangın mı çıktı?
- Evet efendim. Annenizin vefatı dolayısıyla taziyeye gelenlerden biri yanık sigara bırakmış.
- Annem mi öldü? Yahu kadın daha iki hafta önce sapasağlamdı?
- Haklısınız da... Yatak odanızda karınızla en yakın arkadaşınızı aynı yatakta görünce kalbine inmiş.
- Yahu hiç pozitif bir haber yok mu adam sende?
- Var efendim... Geçen gün siz AIDS testi yaptırmıştınız ya... Sonucu geldi, pozitif...
***
Umarım, fıkra hafta sonu neşeniz olur.
Umarım, özellikle ülke ekonomisinde pozitif haberler alacağınız günleriniz, günlerimiz olur…
“DEVLET ADAMI” TANIMININ VÜCUT BULDUĞU İSİM...
Devam etmekte olan projeleri anlatıyor mesela...
Lafa “Benden önce görev yapan arkadaşlarımız bir yere kadar getirmiş. Biz sürdürüyoruz. Katkıları çok önemli” diye başlıyor.
***
Yeni bir yatırım, proje ya da uygulamayı anlatıyor örneğin:
“Tabi bunu hayata geçirmemizde birlikte çalıştığımız kurumların yönetici ve çalışanlarının gayretleri son derece kıymetli” cümlesini konuşmasının sonuna eklemeyi ihmal etmiyor.
***
Söze her başladığında, şehirdeki kurum ve kuruluşların ne kadar değerli olduğunu özellikle ve üstüne basa basa hissettiriyor.
***
Bizzat kendisinin hayata geçirdiği proje ve uygulamaların başarısını dahi asla tek başına üstlenmiyor. Emrinde ne kadar kurum ve kuruluş varsa, ortaya çıkan başarıya ortak ediyor.
***
Şehirde, tek tek başarılı olan kurumların birlikte iş yapma konusunda biraz sıkıntı yaşadığı soruluyor: “Bu konuda üzerimize düşeni yapıyoruz ama daha da fazlasını yapacağız” diyor.
***
Açılmak istenen altın madeni konusunda çevrecilerin tepkileri soruluyor:
“Çevre konusunda kaygı duyanların endişe ve önerilerini dile getirmesini değerli buluyorum. Herkesin fikrini elbette ortaya koyması çok kıymetli. Bu görüş, öneri ve endişelerin ilgili bakanlıkça da değerlendirileceğini düşünüyorum” cevabını veriyor.
***
Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy'dan bahsediyoruz.
Kendisiyle bir programda, buçuk saat sohbet imkanı bulduk önceki gün.
Kibrin K si yok bir defa...
Dinlediğinizde, etkileyici ses tonu ve yüzünde eksik olmayan gülümseme ile birlikte, tecrübeyi, ciddiyeti, samimiyeti, mütevaziliği, nezaketi, zarafeti, kısaca hasret kaldığınız, özlem duyduğunuz ne varsa onu görüyorsunuz...
Dahası...
Baktığınızda ise “Devlet Adamı” tanımının her yönüyle vücut bulduğu bir yöneticiyi görüyorsunuz...
Hatta...
Bir valinin, bir şehirde,bir yıl içinde, bu denli karşılık bulmasının tesadüf olmadığına resmen şahit oluyorsunuz...