2025’ hoş geldiniz!

     Yeni bir çağdayız.  Bu çağın en önemli özelliği, soruların cevaplardan daha önemli olmasıdır.

      Cevaplar parmaklarımızın ucunda.  Bir yapay zeka programına, örneğin ChatGPT’ye soruyoruz. 15 saniye sonra cevap — bir cevap — elimizde.

      Ya sorular?  Onları kendimiz bulmak zorundayız!

       İnsanlık binlerce yıl hep cevaplar üzerinden gitti.  En net ve kesin cevap verenlerin en doğruyu bilenler olduğu sanrısıyla hareket etti.  Sonuç öyle çıkmasa da yanlışta ısrar etti.

       Bugün bile çoğumuzun kafasında günlük ıvır zıvırların ötesinde soru yok.   Belki de hiç olmamış.  Tamtakır kuru bakır.

      Kendilerine verilen cevaplarla yetinmişler. 

      Eğitim kurumları da hazır cevaplar üzerinden çalışmış.  Daha çok hafızlık  öğretmişler.  Hafızanın içine sızan soruları düşman casuslar gibi bastırmışlar. 

       Sorular soranları ve sorulanları korkutmuş.  

       Tamamen haksız da değiller. Özellikle felsefi ve dinsel konularda bazı sorular çıban ya da saatli bombalar gibidirler.  Bir an gelir patlarlar. Tüm sistem dağılır.


ZORDUR SORU SORMAK

       Tıkır tıkır işliyormuş gibi görünen bir ortamda zordur soru sormak.  “Cahil’ ya da münafık olduğunuz izlenimini yaratabilir.

       Yapay zekalı dünyada da, soracak sorunuzun olmaması yalnız  cehaletinizi ortaya koymakla kalmayacak, bu çok becerikli makineden yararlanamamak sonucunu doğuracaktır.  Ne büyük israf!

        Soru sormak için meraklı olacaksınız, bir;  cesur olacaksınız, iki; soru soracak kadar bilgili olacaksınız, üç. Bir bilgi altyapınız olacak.

         Böyle bir altyapınız yoksa ve soru soramıyorsanız dünyanın  bütün bilgileri parmaklarınızın ucunda olsa neye yarar?

         Enformasyonun seller gibi bastırdığı Dijital Tufan döneminin en yaygın cehalet krizine dönüşmesi bunu kanıtlamıyor mu?

DUMANLI DÜNYA

         Yılın ilk yazısını bir hikaye Ile bitirelim: 

        Bundan yarım asır kadar önce, bir devlet büyüğümüzü Amerika ziyareti sırasında o dönemin en büyük bilgisayarına götürmüşler.  Bilgisayar dediysem kocaman bir bina.  “Efendim, buyurun bir şey sorun,” demişler.

       Her şeyi bilen bizimki düşünmüş taşınmış, soracak bir şey bulamamış,  yanlış bir şey söyleyip mahçup duruma düşmekten korkmuş, en sonunda: “Ne var ne yok?” demiş.

       Bunu duyunca tüm sistemler karışmış. Makinenin çeşitli yerlerinden garip sesler ve dumanlar çıkmaya başlamış! 

       Şu anda ülkemizin ve dünyanın durumu gibi…

        2025’e hoş geldiniz.  “Ne var ne yok?” dostlar…