Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, 2018 yılından beri Türkiye’de ifade özgürlüğü davalarını takip ediyor. Dernek Türkiye’de ifade özgürlüğünün son bir yılına dair bir rapor yayınladı. Raporun hazırlanması için Eylül 2021- 20 ve Temmuz 2022 döneminde, 23 farklı şehirde görülen 210 davanın, 446 duruşmasının izlenmesiyle, duruşmaları takip edilerek Türkiye’de ifade, basın ve toplanma özgürlüklerinin kullanımına ilişkin ihlalleri incelendi.
Raporda önceki yıllara göre, davalarda ve neticeten cezalarda radikal bir artış olduğu kaydedildi. Dernekçe takip edilen ve bu dönemde karara bağlanan 41 davada, yargılanan 67 kişiye toplamda 299 yıl 2 ay 24 gün hapis cezası verildi. 226 kişi hakkında ise 51 davada beraat kararı verildi. Beraat kararı sayılarının fazlalığı olumlu gibi görünse de, suç oluşturmamasına rağmen ifade için ne kadar çok dava açıldığını ortaya koymakta.
Bu dönemde yargılananların çoğunluğunu aktivistler, gazeteciler ve öğrenciler oluşturdu. Bir yıllık izleme dönemi içinde 90 farklı davada yargılanan kişilere yöneltilen suçlamalar arasında terör, yüzde 38’le en yüksek orana sahip suçlama kategorisi oldu. 39 farklı davada 328 aktivist, 17 farklı davada 285 öğrenci; 10 farklı davada 51 siyasetçi, Anayasa’nın 34. maddesi ile herhangi bir izne tabi olmaksızın, düzenlenmesi garanti alınan barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katıldıkları için 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32/1 maddesi uyarınca “Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmamak” suçlaması ile hakim karşısına çıktı.
Yargılanan kişilere ağırlıklı olarak, yazdıkları haber, yazı ve çekilen fotoğraflar ile sosyal medya paylaşımları delil olarak gösterildi. Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması ile ilgili 19 davada sanıklar aleyhine yalnızca sosyal medya paylaşımlarının delil olarak sunulduğuna dikkat çekilen raporda, bu davaların 14'ünde delillerin Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) 19 Şubat 2020 tarihli kararıyla anayasaya aykırı olduğuna hükmederek ilgili yasa maddesini iptal ettiği “sanal devriye” yöntemi ile elde edildiği, yani hukuka aykırı delil elde etmek suretiyle elde edildiği belirtildi.
Hakimlerin başta AYM ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) olmak üzere yerleşik içtihatları göz ardı ederek kararlar verdikleri; savcıların da yargılanan kişiler lehine olan delil ve olguları dikkate almadan sundukları esas hakkındaki mütalaalar ile ceza talep ettikleri görüldü” ifadelerine yer verildi.