15 Haziran 15 Temmuz tarihleri arasında Ardahan Damal’da güneşin yansımasıyla saat 17.32’de oluşmaya başlayan görüntüde Atatürk’ün resmi doğamıza vurmaktadır. Bu, onu yok sayanlara tabiatın verdiği en güzel cevaptır.
Atatürk, Sakarya meydan savaşında “… Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz” diyerek ülkemizin her yerinde savunma yapılması gereğini açıklamıştır. Bir yıl sonra Mustafa Kemal’in yönetiminde 26 Ağustos 1922 de Afyon Kocatepe’de başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos da Dumlupınar Meydan Muharebesi zaferi ile sonlanmıştır. Atatürk Nutuk’da 26 Ağustos’u şöyle açıklıyor:
“20/21 Ağustos 1922 gecesi 1’nci ve 2’nci Ordu Komutanlarını da Cephe Karargahına çağırdım. Genelkurmay Başkanı ile Cephe Komutanını da yanımda bulundurarak, taarruzun nasıl yapılacağını harita üzerinde kısa bir savaş oyunu şeklinde açıkladıktan sonra, Cephe Komutanı’na o gün vermiş olduğum emri tekrarladım. Komutanlar harekete geçtiler. Taarruzumuz, strateji ve aynı zamanda bir taktik baskın halinde yürütülecekti. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de kuvvetlerin yığınak ve hazırlıklarının gizli kalmasına önem vermek gerekiyordu. Bu sebeple bütün yürüyüşler gece yapılacak, birlikler gündüzleri köylerde ve ağaçlıklar altında dinleneceklerdi. Taarruz bölgesinde, yolların düzeltilmesi v.b. çalışmalarla düşmanın dikkatini çekmemek için diğer bazı bölgelerde de benzeri yanıltıcı hareketlerde bulunulacaktı.”
9 Eylül 1922 tarihli New York Times gazetesi, Türk ordusunun ele geçirdiklerinin 910 savaş topu, 1.200 kamyon, 200 otomobil, 5.000 Makineli tüfek, 40.000 tüfek ve 400 vagonluk cephane olduğunu yazmış, 20.000 Yunan askerinin de esir düştüğünü açıklamıştır. (Armistice sought by Greeks as Turks press near Smyrna 15 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinden alıntı. New York Times, 07.09.1922. Greeks hand over Smyrna to Allies, 2 Nisan 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinden alıntı. New York Times, 09.09.1922 tarihli makale.
Atatürk Zafertepe’de 30 Ağustos 1924 tarihinde Büyük Zafer'in önemini şöyle vurgulamıştır: "... Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk Devleti'nin, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri burada atıldı. Ebedî hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçuşan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır..."
Tarihçi Isaiah Friedman Yunan ordusunun son günlerini şu sözlerle açıklamıştır: "Yunan ordusunu bekleyen bozgun, Armadeddon savaşı boyutlarında idi. Dört gün içinde bütün Yunan Küçük Asya Ordusu ya yok edildi ya da denize döküldü." Isaiah Friedman, “British Miscalculations: The Rise of Muslim Nationalism, 1918-1925” Transaction Publishers, 2012, ISBN 1412847109, s. 293. (16 Aralık 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi)
Türk kurtuluş mücadelesi, pek çok şiire ve romana konu olmuştur. Nazım Hikmet Ran da şiirlerinde kurtuluş savaşını işlemiştir. Kuvayı Milliye'den şiiri bu temada şekillenmiştir.
Düşündü birdenbire kayalardaki adam
kaynakları ve yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri
Kim bilir onlar ne kadar büyük
ne kadar uzundular?
Birçoğunun adını bilmiyordu
yalnız, Yunan'dan önce ve Seferberlikten evvel
geçerdi Gediz'in sularını başı dönerek. Dağlarda tek
tekateşler yanıyordu
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: "Uç" dediler,
Sarişin bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 26 Ağustos kapsamında Malazgirt'te yaptığı konuşmada "Biz Anadolu'ya Malazgirt'le ayak basmadık. Çok daha öncesinden beri zaten buradaydık. Malazgirt, Anadolu'daki siyasi hükümranlığımızın kapılarını açmıştır. Burada kazanılan zafer önce Anadolu Selçuklu Devleti'nin kuruluşunu sağlayarak Haçlı akınlarına en büyük darbeyi vurmuştur. Ardından aynı inançla bayrağını yükselten Osmanlı'nın başarılı mücadeleleriyle Balkanlar'ın ve İstanbul'un fethine vesile olmuştur. Bir başka ifadeyle Malazgirt, İznik'in de Konya'nın da Bursa'nın da Edirne'nin de İstanbul'un da büyük kardeşidir. Bizi Viyana önlerine götüren zaferler zincirinin çıkış noktası işte burasıdır. Malazgirtli vatandaşlarım böyle bir mirasa sahip oldukları için ne kadar şükretseler, ne kadar gururlansalar azdır. Her ilimizin, her ilçemizin bizim kalbimizdeki elbette ayrıdır ama Malazgirt sahip olduğu bu manevi mirasla kalbimizde hepsinden ayrı bir konuma sahiptir" demiştir.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz (DPT’da AET Dairesi 1982 yılında tarafımdan kurulmuştur. Son Genel Müdürü Cevdet Yılmaz’dır) Büyük Taarruz'un 101'nci yıl dönümü kutlamaları için geldiği Afyonkarahisar'da Kocatepe'deki törene katıldıktan sonra şehitlikteki mezarlara karanfil bırakmış, sonrasında Afyonkarahisar'dan İzmir'e Türk bayrağı götürecek sporculara bayrağı teslim etmiştir.
Büyük Taarruz, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun Yunan kuvvetlerine karşı başlattığı genel saldırıdır. Bakanlar Kurulu taarruz kararını almış ve 14 Ağustos 1922 tarihinde kolordular taarruz için yürüyüşe geçmiş, 26 Ağustos'ta saldırı başlamış, 9 Eylül'de Türk Ordusu İzmir'e girmiş ve 18 Eylül'de de Yunan Ordusu'nun Anadolu'yu tamamen terk etmesiyle savaş sona ermiştir. 102 yıl önce Sakarya, 101 yıl önce Büyük Taarruz Temmuz ve Ağustos aylarında kazanılmıştır.
Burada benim dikkatimi çeken husus şudur: Eğer Büyük Taarruz başarılı olmasaydı, 26 Ağustos’ta biz Malazgirt Zaferi’ni kutlayamayacaktık. Malazgirt’te kutlama yapılabilmesi, Büyük taaruzun başarılı olması ile mümkün olmuştur. Bu gerçeğin bilinmesinde fayda vardır.
Bize zaferler yaşatan, yurdumuzu düşmanlardan temizleyen, Mustafa Kemal Atatürk ile onun emrinde ülkemizin kurtulması için canlarını veren şehitlerimizi ve gazilerimizi şükranla anıyoruz. Ruhları şad olsun. Cumhuriyetimizi onlar kurdu, bizler yaşatacağız.